|
|
|
http://antik.eksisozluk.com/show.asp?id=35367346
-vaktiyle kendi kendine "ulan bi dünya abuk sabuk kitabı okudun, kainatın en önemli kitabını bi anlayarak okumadın amk sığırı" diyerek kızan bir müslümanın kur'an ı okuyarak, araştırarak allahın kendisinden ne istediğini allahın gönderdiği metinden anlama çabası sonrasında kafasını kurcalayan sorulardır.
kişi bu soruları ufaktan ufaktan bazı islam alimi diye tanımladığı kişilere sormaya çalışmış, ancak aldığı çok sert tepkiler ve "sen anlayamazsın" tarzındaki cevaplar yüzünden daha ileri gitmeye cesaret edememiş ve neden anlayamayacağı konusunda kafasında daha fazla soru işaretleri oluşmuştur.
bu kişi kur'an-ı kerim i birçok farklı mealden okumuş, farklı çevirileri birbirleriyle karşılaştırmış, ancak sorularını çok bilinen ve güvenilen "elmalılı muhammed hamdi yazır" ın çevirisi üzerinden yazmıştır.
gene bu kişi kendi anlayamayacağı konusunda şüpheye düşüp farklı tefsir kitaplarından da ayetlerin açıklamalarını incelemiş, ancak bir tefsir kitabının "a" dediğine başka bir tefsir kitabı "b" dediği için, ve kamer suresinin 17, 22, 32 ve 40. ayetlerinde geçen “and olsun ki, biz düşünüp öğüt alınsın diye kur’anı kolaylaştırdık. fakat var mı bir düşünen?” ayetinden dolayı allah'ın emrine uyup insanların yazdığı açıklamalar yerine allah'ın yazdığı kur'an-ı kerim den okuyup incelemeye tekrar dönmüştür.
kişi ekşi sözlük dahil birçok çevrimiçi kaynağı da araştırmış, ve sorularında bu kaynaklardan da bol bol alıntılar yapmıştır.
bu kişi bu soruları islamı kötülemek için değil, kendisine cevap verebilecek birilerini aradığı için yazmış ve sorularının cevaplarını bulduğu zaman kuşkusuz inancına ve ibadetlerine devam edecektir. ve bu kişi sorularının cevapsız kalmasından çok fazla korkmaktadır. çünkü sorularının cevapsız kalması durumunda bu güne kadar yaşadığı tüm hayat'ın yalan olduğunu, ve çok sevdiği bir sürü insanın bir yalanı yaşayıp öldüğünü, kendisinin de çok büyük bir boşluğa düşeceği, öldükten sonra ne olacağı dahil binlerce soru içerisinde boğulacağı düşüncesi kendisini mahvetmektedir.
işte o sorular şunlardır;
1- neden ayetler iniş sırasına göre yazılmamıştır? allah yanlış mı göndermiş de hz.muhammed sırasını tekrar düzenletmiştir? ve söylendiği gibi sırasını hz.muhammed belirlediyse neden hz.muhammed zamanında ciltlenmemiştir?
2- kur’an-ı kerim neden 23 yılda indirilmiştir? allah’ın insanlığa göndereceği kitabı hazırlaması 23 yılını mı almıştır?
3- kur’an-ı kerim neden hz.muhammed öldükten sonra ciltlenmiştir? allah tüm insanlığa gönderdiği yüce kitabı neden gönderdiği peygamberine ciltletmemiştir?
4- tin suresi 4. ayet şöyledir; “biz insanı en güzel biçimde yarattık.” peki allah insanı olabilecek en güzel şekilde yaratmışken müslümanlar neden sünnet olur? allah erkekleri kusurlu mu yaratmıştır da sonradan düzeltme yapılması gerekmiştir? bu durumda sünnet olmak allah’a karşı gelmek değil midir?
5- alâk suresi 1. ayetteki “oku!” emriyle kastedilen nedir? kur’an-ı kerim ayetleri yazılı olarak mı indirilmiştir? ayetler yazılı olarak indirildiyse hz.muhammed’e söylenen “oku!” emri neden kur’an-ı kerim’e eklenmiştir? ve gene ayetler yazılı olarak indirildiyse neden 23 yılda indirilmiştir?
6- alâk suresi 2. ayette “o insanı alâktan yarattı” yazmaktadır. alâk kelimesinin o dönemdeki en sık kullanılan ve bilinen anlamı “kan pıhtısı”dır. günümüzde insanın kan pıhtısından oluşmadığı bilinen bir şeydir. alâk kelimesi bilmediğimiz başka anlamlara mı gelmektedir? ve eğer öyleyse neden dolaylı yönden yazılmıştır? allah gönderdiği kitabı anlamamızı zorlaştırmakta mıdır? (ek bilgi: “musevilik'de insanın bir kan pıhtısından oluştuğu söylenir ki bunun kökeni de eski mısır'a kadar gider. eski mısır'da kadınlar hamilelik döneminde adet olmadıkları için, akmayan kanın, rahimde biriktiği, pıhtılaştığı ve insanın bu pıhtılaşmış kandan olduğuna inanılırdı.”kaynak: (bkz: #20409281))
7- alâk suresi 10. ayet’e göre kur-an ayetleri inmeye başlamadan önce hz.muhammed namaz kılıyormuş, şimdiki kılınan namazlarda kur-an dan sureler okunuyor, hatta “fatihasız namaz olmaz.” diye hadisler var ancak o zaman daha fatiha suresi indirilmemişti. (kaynak:http://www.islam-tr.net/...-namazi-yoktur-hadisi.html) hz.muhammed’in kıldığı namazla şimdiki kılınan namaz farklı mı? allah tarafından hz.muhammed e öğretilen namaz aynı namaz değil mi? eğer aynı namaz değil ise bugün kıldığımız namazı bize kim öğretti? hz.muhammedden başka allahtan vahiy alan mı var?
8- alâk suresi 14. ayette ebu cehil hakkında “o allah’ın gördüğünü bilmiyor mu?” yazmaktadır, ancak alâk suresi kur’an-ı kerim’in ilk suresi olduğu için daha hz.muhammed e insanlara allah’ın varlığını tebliğ etmesi emredilmemiştir. islamı insanlara tebliğ etmesi ancak peygamberliğinin 4. yılında emredilmiştir.(kaynak: http://www.diyanet.gov.tr/...eboku.asp?sayfa=12&yid=1) ebu cehil allah’ın varlığını ve yaptıklarını gördüğünü nereden bilebilir?
9- alâk suresi 17. ve 18. ayetler şöyledir; “17- o zaman çağırsın o kurultayını, meclisini! 18- biz çağıracağız zebanileri.” allah’ın ebu cehil ve meclisini yenmesi için zebanilere mi ihtiyacı vardır? allah’ın “ol!” demesi yeterli değil midir ki allah ebu cehil’i biz zebanileri çağıracağız diye tehdit etmektedir?
10- alâk suresi ve ardından gelen kalem suresi sürekli ebu cehil’e lanetler yağdırmaktadır. allah neden kendi yarattığı ebu cehil’e bu kadar kin gütmektedir? insanlığa gönderdiği ilk sözleri neden bu kişiye ayırmıştır?
11- müddessir suresi 31. ayette ve fatır suresi 8. ayette geçen “allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de doğru yola getirir.” sözü ne anlama gelmektedir? allah dilediğini şaşırtırsa, şaşırmış olanlar neden cehennemde cezalandırılırlar? allah dilediğini doğru yola getirirse doğru yola gelenler neden cennet ile ödüllendirilirler? kimin şaşırıp kimin doğru yola geleceğine allah karar veriyorsa hesap günü nedendir?
12- fatiha suresi şu şekildedir; “1- rahman ve rahim olan allah’ın adıyla 2,3,4- hamd, âlemlerin rabbi, rahman ve rahîm, ödül ve ceza gününün sahibi olan allah’ındır. 5- yâ rab! kulluğu sadece sana ederiz, yardımı sadece senden dileriz. 6- bizi doğru yola ulaştır, 7- kendilerine gazap edilenlerin ve sapıtanların değil, nimet verdiğin mutluların yoluna.” burada görüldüğü kadarıyla surenin başında “de ki!”, “onlara söyle” ya da “bana şöyle dua edin” gibi bir cümle yoktur, kur’an-ı kerim allah kelamıysa, peygamberin değil sadece allah’ın sözlerinden oluşuyorsa, allah burada kime seslenmektedir? allah kime “bizi doğru yola ulaştır.” demektedir?
13- tebbet suresinde ebu leheb e lanet edilmektedir, onun cehenneme gideceği allah tarafından belirtilmiştir. neden hesap günü gelmeden ebu leheb’in cehenneme gideceği belli edilmiştir? insanlar hesap gününde sorgulanıp ona göre cennete veya cehenneme gönderilmeyecekler midir? ebu leheb ve karısına neden böyle bir istisna yapılmıştır? eğer ebu leheb sonradan tövbe edip islama dönseydi allah onu affetmez miydi? allah bağışlayıcı değil midir? biz aciz insanoğlunun hata yapabileceğini, ilk baştan bir dini kabul edemeyebileceğini bilmemekte midir? allah ebu leheb’in ölene kadar islamı kabul etmeyeceğini bildiği için ona cehennem haberini verdiyse, yani allah onun islamı kabul etmeyeceğini başından beri biliyorsa neden yaratmıştır? allah ebu lehebi ve karısını doğrudan cehennemde yakmak için mi yaratmıştır?
14- tebbet suresi 4. ve 5. ayetler şöyledir; “karısı da gerdanında fitilli bir iple odun hamalı olarak (cehenneme girecek.)” bu ayetlerde görüldüğü üzere cehennemdeki ateşin odun ateşi olduğu anlaşılmaktadır. ancak bakara suresi 24. ayette ise cehennemin yakıtının insanlar ve taşlar olduğu bildirilmektedir. bunların hangisi doğrudur?
15- tekvîr suresi 2. ayette kıyamet vaktinde yıldızların döküleceği bildirilmektedir. yıldızların dünya üzerine düşmesi nasıl mümkün olabilir? dünya yıldızlara göre küçük bir cisimdir ve olası bir düşme dünya üzerinde değil, dünyanın çekim alanına girdiği yıldız üzerinde gerçekleşebilir. ve gene dünya üzerine kaç tane yıldız düşebilir? yoksa yıldızların dünyadan kat kat daha büyük oldukları bilinmemekte midir?
16- fecr suresi 1. ayetinde ve kur’an-ı kerim’in daha birçok ayetinde sürekli “and olsun” diye başlayan ayetler bulunmaktadır. allah yemin eder mi? bu yeminler, neden o dönemdeki arapların sürekli yemin etmesine benzemektedir?
17- inşirah suresinin ilk 3 ayeti şu şekildedir; “1- senin (mutluluğun) için göğsünü açıp genişletmedik mi? 2- senden o yükünü indirmedik mi? 3- o, senin belini bükmüştü.” islam alimlerine göre hz. muhammed’in mucizelerinden birisi de “şakk-ı sadr” yani “göğüs açma” olayıdır.(kaynak: http://www.diyanet.gov.tr/...weboku.asp?sayfa=7&yid=1)
hz. muhammed’in kalbinin ameliyatla açılarak içindeki maddî ve manevî pisliklerin çıkarıldığını ve bunların yerine yüksek faziletlerin konduğunu dile getiren rivayetlerin, olayın farklı zaman ve yerlerde gerçekleştiğini ifade eden dört ayrı varyasyonu vardır:
birinci ameliyat, hz. muhammed henüz bebekken süt annesi halime'nin yanında yapılmıştır. rivayete göre hz. muhammed o sırada bir süt çocuğu olmasına rağmen seneler sonra bu ameliyatı hatırlamış ve şöyle anlatmıştır: "çocuktum, arkadaşlarımla bir derede oynuyorduk. üç kişi geldi, yanlarında bir altın leğen vardı, içi karla doluydu. beni arkadaşlarımın arasından aldılar. birisi beni yanım üstüne yatırdı, karnımı yardı. ben bakıp duruyordum, hiç acı duymadım. karnımdan bağırsaklarımı çıkarıp leğende yıkadı, yine karnıma koydu. öteki gelip kalbimi dışarı çıkardı, kalbimin içinden pıhtılaşmış bir kara kan parçasını çıkarıp attı, sonra nurdan bir mühür çıkarıp kalbimi mühürledi, sonra kalbim peygamberlik ve hikmet nuruyla doldu, sonra kalbimi yerine koydu. üçüncüsü ise karnımın yarılan yerini sıvazlayıp yaramı iyileştirdi.” (kaynak: mevahibü'l-ledünniye kitabı)
ikinci ameliyat, hz. muhammed on yaşındayken yapılmıştır. bu ameliyat hakkındaki rivayet, ebû hüreyre kaynaklıdır. buna göre hadise şöyle olmuştur: hz. muhammed on yaşından birkaç ay almışken yolu çöle düşmüş. başının üstünde (gökte) iki adam konuşuyorlarmış. birisi diğerine "bu, o mu?" diye kendisini göstermiş. öbürü: "evet, bu o" demiş. sonra hz. muhammed’i yatırıp kansız ve acısız ameliyatı gerçekleştirmişler. kalbinden "kin" ve "kıskançlığı" çıkarıp "merhamet" ve "şefkat"i koymuşlar. (kaynak: ebû hüreyre)
üçüncü ameliyatın hira mağarasında yapılmış olduğu rivayet edilmiştir. bunlara göre mi’rac gecesi isra yolculuğu öncesinde mescid-i haram’a gelen hz. muhammed, burada cebrail’in göğsünü yarıp kalbini zemzemle yıkadığını bildirmiştir.
dördüncü ameliyat ise göğüs yarılmasının cismani mânâda ele alınmasını gösteren en kuvvetli rivayetle gündeme gelmiştir. kaynağı mirac gecesiyle ilgili olarak buhârî, müslim, tirmizî ve nesaî'de katade'den rivayet edilen şu hadistir; demiştir ki: bize enes b. malik anlattı. ona da malik b. sa'saa anlatmış. efendimiz (s.a.v.) buyurmuş ki: "ben beyt'in yanında uyur uyanık arası bir halde iken içinde zemzem suyu bir altın tasla bana gelindi de göğsüm şuraya ve şuraya kadar yarıldı". katade demiş ki: enes'e ne kastediyor dedim: "karnımın aşağısına kadar dedi". buyurdu ki: “derken kalbim çıkarıldı da zemzem suyu ile yıkandı, sonra tekrar yerine kondu, sonra iman ve hikmet dolduruldu, sonra burak getirildi. onun üzerinde cebrail (a.s) ile beraber gittim, ta dünya semasına vardık..."
yukarıdaki rivayetleri inşirah suresi’nin ilk 3 ayeti doğrulamaktadır. hz.muhammed’in kalbi pis midir ki temizlenmeye gerek duyulmuştur? ve bu olay neden 4 kez tekrarlanmıştır? her seferinde hz. muhammed’in kalbi tekrar pislenmiş de mi temizlenme ihtiyacı duyulmuştur? hz. muhammed’in kalbinin temizlenmesi için illaki göğsünün açılması ve su ile yıkanması mı gerekir? allah’ın “ol!” demesi yeterli değil midir? ve kötü fikirler kalp de mi oluşur yoksa beyinde mi oluşur? temizlenmesi gereken yer kalp midir yoksa beyin midir? insan kalbiyle mi düşünür?(not: 17. yüzyıla kadar beynin işlevi bilinmiyordu, düşünme organı kalp olarak biliniyordu.)
18- kafirun suresi’nin 6. ayeti şöyledir; “sizin dininiz size, benim dinim bana.” bu ayet ne anlama gelmektedir? allah hz. muhammed’e artık diğer kullarını islama davet etmemesini mi söylemiştir? yoksa “sizin dininiz” diye bahsedilen dinler de hak dinler midir? “siz kendi dininizde kalın, islama geçmenize gerek yok” mu denmek istenmiştir? günümüzde kur’an-ı kerim’i okuyan bir kişi bu ayetten ne anlamalıdır?
19- alâk suresi 2. ayeti şöyledir; “o insanı alâktan(kan pıhtısı) yarattı.”. necm suresi 32. ayette ise “... o sizi topraktan yarattığı zaman da, …” cümlesi geçmektedir. abese suresinin 17,18 ve 19. ayetleri sırasıyla şöyledir; “17- o kahrolası insan, o ne nankör şey! 18- o yaratan, onu hangi şeyden yarattı? 19- onu bir damla sudan yarattı, sonra da onu biçimlendirdi.”, murselat suresi 20. ayet şöyledir; “biz sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı?”, furkan suresi 54. ayet şöyledir; “o, sudan bir insan yaratan, onu soy sopla (devam eden bir düzene) koyandır. rabbinin her şeye gücü yeter.”, meryem suresi 67. ayet şöyledir; “o insan, daha önce hiçbir şey değilken, bizim kendisini yarattığımızı düşünmez mi?”, enam suresi 2. ayet şöyledir; “o, sizi topraktan yaratan, sonra da bir süre belirleyendir. başka bir belirli süre de onun katındandır. sonra kalkıp (allah hakkında) hâlâ şüphe ediyorsunuz.”, secde suresi 7. ayet şöyledir; “o, yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı yaratmaya topraktan başlayandır.”, rum suresi 20. ayet şöyledir; “onun (varlığının) delillerinden biri de sizi topraktan yaratmasıdır. sonra siz, (yeryüzünde) gezip dolaşan birer beşer oldunuz.”, nur suresi 45. ayet şöyledir; “allah, her hayvanı (her canlıyı) sudan yarattı. onlardan kimisi karnı üstünde sürünmektedir. onlardan kimisi iki ayakla yürümektedir. yine onlardan kimisi dört ayakla yürümektedir. allah, ne dilerse yaratır. şüphesiz allah’ın her şeye gücü yeter.”, enbiya suresi 30. ayet şöyledir; “inkâr edenler, göklerin ve yerin bitişik olduğunu, sonra bizim onları ayırdığımızı görmediler mi? biz, hayatı olan her şeyi sudan yarattık. hâlâ inanmıyorlar mı?” bu ayetlerin hangisi doğrudur? allah insanı hangi şeyden yaratmıştır?
20- kadr suresi 1. ayette “o kur’an’ı, kadir gecesinde gerçekten biz indirdik.” yazmaktadır. kur’an-ı kerim bir gecede mi inmiştir, yoksa 23 yılda mı inmiştir? eğer kadr suresi 1. ayette yazan gibi bir gecede indiyse neden aynı zaman tebliğ edilmemiştir? ve neden hz.muhammed kur’an’ı kitap haline getirmemiştir? kur’an bir gecede indiyse 23 yıl içerisinde hz. muhammed’in karşılaştığı olaylardan sonra inen ayetler nedir? kur’an bir gecede indiyse neden hz. muhammed’ e bir süre vahiy gelmemesinden sonra müşriklerin hz. muhammed’e “rabbin seni unuttu mu? yanlız mı bıraktı?” gibi sözlerinin ardından duha suresi 3. ayet olan “rabbin seni terk etmedi, darılmadı” ayeti indirilmiştir.
21- ilk olarak büruc suresi 21-22. ayetlerde ve daha sonra kur’an’ın birçok yerinde geçen “levh-i mahfuz” kur’an-ı kerim’e göre kainatta olmuş veya olacak olan her şeyin eksiksiz olarak yazılı olduğu allah katında bir kitaptır. bu kitapta şu an bu yazıyı okuduğunuz dahi yazmaktadır, siz daha doğmadan önce yazılmıştır. enam suresi 59. ayet’e göre bir yaprağın yere düşüşü dahi bu kitapta yazılıdır. buna göre; önünde içki şişesi duran bir insan düşünelim, bu kişi içkiyi içip içmeyeceğine henüz karar vermemiş, yani içip içmeyeceğini kendisi bilmiyor, ancak levh-i mahfuz da onun içkiyi içip içmeyeceği çoktan yazılı bile, bu durumda bu kişi içkiyi içerse günaha girmiş oluyor, ama daha o doğmadan çok önce o içkiyi içeceği levh-i mahfuz da yazılı, bu kişinin levh-i mahfuz da yazılı olanın dışında hareket etmesi imkansız, bu sebeple bu kişi neden cezalandırılır? bu kişi sadece allah’ın kainatta onun için yazdığı rolü oynuyor, aksini yapması mümkün değil, allah bu kişiyi kendi yazdığı rolü oynadığı için neden cezalandırıyor?
22- bir üst soruda bahsedilen “levh-i mahfuz” ne için vardır? allah unutacağı için mi yapacaklarını bir kitaba yazmıştır? unutmak insanlara mahsus değil midir? allah neden bir kitaba ihtiyaç duyar?
23- karia suresinde kıyamet günü anlatılmaktadır 6,7,8 ve 9. ayetler şöyledir; “6-7- işte o zaman, tartısı ağır basan kimse var ya, o hoşnut bir hayattadır. 8-9- tartısı hafif gelen kimse var ya, onun anası, varacağı yer, hâviyedir.(kızışmış ateş)” bu ayetlere göre hesap gününde günahları ağır gelen cehenneme, sevapları ağır gelen ise cennete gidecektir. islama göre günah işleyen bir kişi bu günahlarının cezasını ahirette çekmeyecek midir? sevapları günahlarından çok olursa diğer cezalarını çekmeden doğrudan cennete mi gidecektir? ve günahları çok olan inanan bir kişi cehennemde günahlarının cezasını çektikten sonra cennete girmeyecek midir? hesap gününde ya cennet ya cehennem mi vardır?
24- kaf suresi 6. ayet şöyledir; “(kafalarını kaldırıp) üzerlerindeki gökyüzüne, onu nasıl yaptığımıza, onu nasıl süslediğimize bakmıyorlar mı? onun hiçbir çatlağı yoktur.” gökyüzünde çatlak olabilir mi? o zamanlar dünyanın yuvarlak olduğu bilinmiyordu ve gökyüzü kubbe gibi dünyanın üzerine kapatılmış sanılıyordu ama allah bunu bilmiyor muydu? dünyanın döndüğüne ve dünyadan başka gezegenlere dair neden hiç bir ayet kur’an-ı kerim’e konulmamıştır? gökyüzü ile ilgili bir başka ayet de ra’d suresi 2. ayettir; “allah, gördüğünüz gökleri direksiz yükseltendir. …” diye başlayan ayette görüldüğü gibi gene gökyüzünün dünya üzerinde kubbe gibi durduğu ve direkler olmadan allah’ın onu gökte tuttuğundan bahsedilmektedir. hicr suresi 14. ayette ise; “üzerlerine gökyüzünden kapı açsak da, oradan yükselseler,” denmektedir, gökyüzünden yukarıya çıkılamaz mı? gökyüzünden dışarı çıkılabilmesi için allah’ın kapı açması mı gerekir? o zaman ay’a giden insanlar nasıl gitmiştir? mars’a giden keşif araçları nasıl gidebilmiştir? dünya dışına gönderilen sayısızca uydu nasıl gitmiştir? fatır suresi 41. ayette ve hacc suresi 65. ayette bahsedildiği gibi gökleri yere düşmesin diye allah tutuyorsa, gökyüzünde boşlukta duran insan yapımı uyduları gökte kim tutmaktadır? meryem suresi 90. ayette “bu sözden dolayı, az daha gökler çatlayacak, yeryüzü yarılacak, dağlar yıkılıp gidecekti.” ve şura suresi 5. ayette de “gökler, üstlerinden çatlayıverecekmiş gibi titreşiyorlar. …” denmektedir.burada gene gökyüzünün çatlayabilecek bir şey olduğundan bahsedilmektedir. enbiya suresi 30. ayet ise şöyledir; “inkâr edenler, göklerin ve yerin bitişik olduğunu, sonra bizim onları ayırdığımızı görmediler mi? biz, hayatı olan her şeyi sudan yarattık. hâlâ inanmıyorlar mı?” gökler ve yer bitişik olabilir mi? gökyüzü dünya üzerinde bir kapak gibi midir ki ilk başta bitişik olabilir? gene enbiya suresi 32. ayette “gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. onlar, onun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.” denmiştir ve gökyüzünün tavan gibi dünya üzerine kapalı olduğu açıkça belirtilmiştir. murselat suresi 9. ayette “o gökyüzü açıldığı zaman,”, tekvir suresi 11. ayette “gökyüzü sıyrıldığı zaman,” ve nebe suresi 19. ayette de “gökyüzü açılır da kapı kapı olur.” denmektedir, gökyüzü üzerimize kapalı bir şey midir ki açılır?
25- kaf suresi 38. ayet şöyledir; “yemin olsun ki, biz gökleri, yeri ve o ikisi arasındakileri altı günde yarattık. bu, bize bir yorgunluk da dokunmadı.”, yunus suresi 3. ayet şöyledir; “şüphesiz sizin rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra egemenliği arşa kuran, işlerini evirip çeviren allah’tır. onun izninin dışında hiç bir şefaatçi yoktur. işte bu özellikleri olan allah, sizin rabbinizdir, ona ibadet edin. artık düşünmez misiniz?”, furkan suresi 59. ayet de şöyledir; “(o allah), gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yaratan, sonra arşa egemenliğini kurandır. …. “, yukarıdaki ayetlerde belirtildiği üzere kainat 6 günde yaratılmıştır. gün kavramı dünyanın kendi etrafında bir tur dönmesine verilen zaman değil midir? allah dünyanın döndüğünü ve dünyanın bir dönüşü kadar geçen sürenin bir gün olduğunu bilmemekte midir? dünya yaratılırken, yani daha dönecek bir dünya var olmamışken gün neye göre hesaplanır? ve kainatı yaratmak allah’ın 6 gününü mü almıştır? allah’ın ol demesi yeterli değil midir? bakara suresi 117. ayet ile yukarıdaki ayetler neden birbiriyle çelişir? bahsedilen bakara suresi 117. ayet şudur; “o, göklerin ve yerin sanatkârane yaratıcısıdır. o, bir işi yapmak isteyince, ona yanlızca “ol!” der, o da oluverir.”
26- tarık suresi 6. ve 7. ayetler insanın yaradılışından bahseder, o ayetler şöyledir; “6- o, atılan bir sudan yaratılmıştır. 7- o(su), bel ile göğüs arasından çıkar.” bu ayetlerde görüldüğü üzere kur’an-ı kerim de meni’nin bel ile göğüs arasından çıktığı söylenmektedir. ancak günümüzde bilinmektedir ki meni bel ile göğüs arasından değil, testislerden gelir. allah meni’nin testislerde üretildiğini bilmemekte midir? eğer biliyorsa neden insanlara bel ile göğüs kafesi arasından geldiğini söylemiştir?
27- hz. muhammed’in mucizelerinden birisi de “şakk-ı kamer” yani ayın yarılması olayıdır. hz. muhammedin ayı bir parmağıyla ikiye bölmesi bir çok hadiste de geçer ve kur’an-ı kerim de kamer suresi 1. ayeti “kıyamet saati yaklaştı, ay yarıldı.” ile bunu doğrular. ay'ın yarılması hakkındaki rivayetlere bakarsak dolunay sırasında ve ay doğarken olduğunu görürüz, eğer ay arap yarımadası üzerine yeni doğuyor ise onun doğusunda kalan çin-hindistan gibi astronomi ile ilgilenen büyük medeniyetler için de ay görünüyor olmalıydı. fakat onlar ay'ın yarılması gibi mucizevi bir olayı kaydetmemişlerdir. ay’ın yarılması’nı sadece müslümanlar mı görmüştür? eğer ay kur’an-ı kerim de de belirtildiği gibi gerçekten bölündüyse neden dünya üzerindeki hiçbir medeniyet bunu kaydetmemiştir?
28- kamer suresi 17, 22, 32 ve 40. ayetleri şöyledir; “and olsun ki, biz düşünüp öğüt alınsın diye kur’anı kolaylaştırdık. fakat var mı bir düşünen?” bu ayetlere göre allah bizim anlamamız için kur’anı kolaylaştırdığını söylemektedir. yani herhangi bir alimin kur’anı bize açıklamasına yada herhangi bir tefsir kitabına gerek yoktur. allah’ın bize emrettiklerini anlamamız için kur’an-ı kerim yeterlidir. kur’an-ı türkçe olarak okuyup da kafasına takılan yerleri soran bir kişiye, sen onun hikmetini anlayamazsın demek yersizdir, hatta günahtır, çünkü allah kur’an-ı bizim için kolaylaştırdığını söylemektedir. birçok soruda da “çeviri hatası” cevabı verilmektedir, arapça öğrenip kur’anı öyle okunması gerektiği gibi insanlar çok çok zor bir yola yönlendirilmektedir. ancak kamer suresi 17, 22, 32 ve 40. ayetleri bize kur’anın kolaylaştırıldığından bahseder, yani arapça öğrenip öyle okumaya gerek yoktur. ayrıca allah gönderdiği kitabın 1400 yıl sonra başka dillere tercüme edileceğini de biliyordur, yani çeviri de hata olması da mümkün değildir. 1400 yıldır hiç kimse düzgün bir şekilde kuranı türkçe ye yada başka dillere çevirememiş midir? düzgün çevrilemediği ve herkesin anlayamayacağı iddiası yukarıdaki ayetlere tamamen terstir ve kur’an-ı yalanlamak anlamına gelmektedir. bu durumda kur’an da yazılanlar mı uygulanmalıdır, yoksa bazı hocaların söyledikleri mi uygulanmalıdır?
29- sad suresi 77. ayette ve araf suresi 13. ayette şeytanın adem’e secde etmediği için cennetten kovulduğu yazmaktadır. araf suresi 20,21 ve 22. ayetlerde ise şeytanın cennette adem ve eşini kandırarak yasak meyveyi yemesini sağladığı yazmaktadır. allah’ın cennetten kovduğu şeytan cennete nasıl girebilmiştir? şeytan cennete girerken allah fark etmemiş midir?
30- allah neden adem ve havvaya bir ağacın meyvesini yemeyi yasaklamıştır? şeytanın onları kandırdığını bilerek bir meyve yüzünden neden adem ve havvayı dünyaya göndermiştir?
31- araf suresi 35. ayet şöyledir; “ey adem oğulları! size ne zaman içinizden rasuller gelir de, her kim bunlara karşı çıkmaktan sakınır, kendini düzeltirse, artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” bu ayette geçen “size ne zaman içinizden rasuller gelir de” cümlesi ne anlama gelmektedir? hz. muhammed son peygamber değil midir? allah hz. muhammedden sonra daha başka rasul göndereceğini mi söylemektedir? eğer hz. muhammed son peygamber ise neden bu ayet gönderilmiştir?
32- araf suresinde hz. musa nın mucizelerinin anlatıldığı kısımda 107. ayet şöyledir; “bunun üzerine asasını bırakıverdi, birden o, koskoca bir ejderha kesiliverdi.” şuara suresi 32. ayet de şöyledir; “(bunun üzerine musa) asasını bırakıverdi, o birden apaçık bir ejderhaya dönüşüverdi.” hz. musanın asasının bir ejderhaya dönüştüğü anlatılmaktadır, ancak ejderha çok eski uygarlıkların inandığı çin mitolojisinde efsanevi bir yaratıktır, gerçekte ejderha diye bir canlı yoktur. allah neden hz. musanın asasını çin mitolojisindeki efsane bir yaratığa dönüştürmüştür?
33- araf suresi 123,124. ayetler şöyledir; “firavun, “ben, size izin vermeden ona iman mı ettiniz? şüphesiz bu sizin yerli ahaliyi oradan çıkarmak için şehirde planladığınız bir hiledir. yakında anlarsınız. kesinlikle ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra hepinizi çarmıha gereceğim” dedi.” burada bahsedilen firavunun sözleri allah’ın sözlerine neden bu kadar çok benzemektedir? maide suresi 33. ayet ise şöyledir; “allah’a ve rasulüne savaş açanların, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, öldürülmeleri veya asılmaları veya elleri ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmekten başka bir şey değildir. bu, onların dünyada çekecekleri bir zillettir. ahirette ise, kendilerine büyük bir azap vardır.” görüldüğü gibi allah da aynı firavun gibi suçluların elleri ve ayaklarının çapraz kesilmesini emretmektedir. allah firavundan mı esinlenmiş de böyle bir cezayı kullarına uygun görmüştür?
34- araf suresi 136. sure şöyledir; “biz de mucizelerimizi yalanladıkları ve onlara kulak asmadıkları için kendilerinden intikam aldık, onları denizde boğduk.” allah kendi yarattığı kullarından intikam alır mı? intikam duygusu insanlara özgü bir duygu değil midir?
35- araf suresi 179. ayet şöyledir; “yemin olsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. onların kalpleri vardır, onlarla duyup anlamazlar, onların gözleri vardır, onlarla görmezler, onların kulakları vardır, onlarla işitmezler. onlar hayvanlar gibi, hatta daha şaşkındırlar. işte bunlar, gafillerdir.” allah insanlardan ve cinlerden birçoğunu sadece cehennem için mi yaratmıştır? eğer allah bazı kişileri cehennem için yaratmışsa sınav bunun neresindedir? bu kişiler cehennem için yaratıldıkları halde allah’ın yaradışına karşı gelip iman etme ihtimalleri var mıdır? ve “onların kalpleri vardır, onlarla duyup anlamazlar” kısmında insanın kalple anladığı söylenmektedir, ancak günümüzde bilinmektedir ki kalbin görevi vücuda kan pompalamaktır, bir şeyleri anlamak kalbin değil beyinin görevidir, allah bunu bilmemekte midir?
36- yasin suresinde hesap gününün anlatıldığı kısımda 59,60,61. ayetler şöyledir; “59- (allah onlara şöyle diyecektir:) ey günahkârlar! bugün (bir kenara) ayrılın. 60-61- ben, sizden “ey ademoğulları! şeytana kulluk etmeyin, o sizin için apaçık bir düşmandır. bana kulluk edin. doğru yol, budur!” diye söz almadım mı?” allah arada bir elçi olmadan direk insanlarla mı muhatap olmuştur? allah bu ayette bizden söz aldığını mı söylemektedir? eğer allah bu ayetlerde belirtildiği gibi kendisine söz verenlere hesap soruyorsa, bugün dünya üzerindeki yaşayan insanların hepsinden allah söz mü almıştır? yoksa kur’an-ı kerim ahiret gününe kadar yaşayacak olan tüm insanlığa değil de, sadece hz. muhammed’in kavmine mi gönderilmiştir?
37- fatır suresinde denizlerden bahsedilen kısımda 12. ayette şunlar söylenmektedir; “... onda (suları) yarıp giden gemiler görürsün. (allah bunları) onun nimetlerinden elde etmeye .(çalışasınız diye yaratmıştır.) belki şükredersiniz.” bu ayette bahsedildiği gibi, gemileri, denizlerden faydalanabilmemiz için doğrudan allah mı yaratmıştır?
38- fatır suresi 24. ayet şöyledir; “şüphesiz biz seni, müjdeleyen ve (onunla) uyaran biri olarak gerçek ile gönderdik. kendilerine bir uyarıcı gelmeyen hiçbir topluluk yoktur.” afrika kıtasında daha hiç diğer insanlarla karşılaşmamış kabileler yaşamaktadır, bunlara uyarıcı gönderilmiş midir? kutuplarda yaşayan insanlara uyarıcı gönderilmiş midir? çine, japonyaya, singapura uyarıcı gönderilmiş midir? adalarda yaşayan insanlara uyarıcı gönderilmiş midir? himalayalarda dağlarda yaşayan insanlara uyarıcı gönderilmiş midir? eğer bunların hepsine bir uyarıcı gönderilmişse neden hiçbirinin yazılı eserlerinde kur’an-ı destekleyen eserler yoktur, neden her birinin eserlerinde geçen yaratıcı inanışı farklıdır? ve eğer eskiden yaşayan tüm insanlara uyarıcı gönderilmiş ise bugün bize neden gönderilmemektedir? ya da bugün daha hiç başka insanlarla karşılaşmamış kabilelerde yaşayan insanlara bir uyarıcı gönderilmemektedir? üzerlerinden geçen uçağı canlı sanarak ona ok atan kabilelerin yaşadığı günümüzde neden bu insanların binlerce din ve kutsal kitap arasından islamı ve kur’anı kendilerinin bulup, öğrenip, iman etmeleri beklenmektedir?
39- meryem suresi 27. ve 28. ayetler şöyledir; “27- hamile olduğu halde halkının yanına geldi “ey meryem! alışılmadık bir şey getirdin!” dediler. 28- “ey harunun kız kardeşi! baban, kötü bir adam değildi. anan da bir kahpe değildi.” bu ayetlerde hz. meryemin harun adında bir kardeşi olduğundan bahsedilmektedir. ancak hz. meryemin harun adında bir kardeşi yoktur. hz. musa’nın ise harun ver meryem adında kardeşleri vardır. yoksa iddia edilen gibi kur’an tevrattan mı türemiştir? tevrattan alıntılar yapılırken böyle bir yanlışlık mı yapılmıştır? kur’an da bahsedilen meryem hz. isanın annesi olan meryem midir, yoksa hz.musa ve hz.harun’un kız kardeşi olan meryem midir?
40- meryem suresi 83. ayet şöyledir; “bizim o şeytanları kâfirlerin üzerine saldığımızı, onları (günahlara) yönlendirdiklerini görmedin mi?” şeytanları allah mı kâfirlerin üzerine salmıştır? onları günaha yönlendirsinler diye mi şeytanları üzerlerine salmıştır?
41- isra suresi 45 ve 46. ayetler şöyledir; “45- sen kur’an okuduğun zaman, biz seninle ahirete inanmayanlar arasına görünmez bir örtü koyarız. 46- onu anlamalarına engel olsun diye, kalplerinin üzerine kabuklar geçiririz, kulaklarına da ağırlıklar koyarız. kur’an’da rabbini tek olarak andığın zaman, ürkerek arkalarına dönüp giderler.” enam suresi 25. ayet de şöyledir; ”içlerinden kimisi seni kur’an okurken dinler. ancak biz, onların kalplerine onu zevkle anlayıp dinlemelerine engel olan kabuklar geçirmişizdir. onların kulaklarında da bir ağırlık vardır. her mucizeyi görseler de, ona iman etmezler. hatta sana geldiklerinde, seninle tartışırlar. inkâr edenler, “bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir!” derler.” bu ayetlerde ahirete inanmayanların kur’anı anlamamaları için allah’ın onların kalplerinin üzerine kabuk geçirdiği yazmaktadır. inanmayan kişi kur’anı dinlemeden nasıl körü körüne inanabilir? allah neden inanmayanların kur’anı anlamasını engellemektedir? inanmayan kişiler anlasın da iman etsin diye kur’an gönderilmişken, neden allah inanmayanların kalplerine kur’anı anlamasınlar diye kabuklar geçirmektedir?
42- isra suresi 73, 74 ve 75. ayetler şöyledir; “73- az daha seni bile, sana vahiy ettiğimizden başkasını bize karşı iftira edesin diye, fitneye düşüreceklerdi. o zaman, seni dost edineceklerdi. 74- eğer biz sana direnç vermemiş olsaydık, az daha onlara az bir şey kayacaktın. 75- o zaman biz sana, hem hayatın acısını, hem de ölümün acısını tattırırdık. sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın.” allah bu ayetlerde hz. muhammede neden kızmaktadır? hz. muhammed yanlış bir iş yaptığı için mi allah ona kızmaktadır? inşirah suresi ilk 3 ayetinde bahsedildiği gibi allah hz. muhammedin göğsünü açıp temizlememiş midir? buna rağmen hz. muhammed nasıl allah’ı kızdıracak bir şey yapabilir? yoksa “şeytan ayetleri” denilen ayetler gerçek midir? allah bunları vahiy ettiği için mi hz. muhammede kızmıştır? şeytan ayeti meselesi şöyledir; "şeytan ayetleri" diye ünlenen sözlerin önce kuran'a ayet olarak sokulduğu, bu sözlerde "lat, uzza, menat" adlı tanrıçalar övüldüğü için putataparların, peygamber ve inanırlarıyla birlikte secde ettikleri, bir olay olarak kaynaklarda yer alır ve hadislerce desteklenir. hadis 1: “peygamber mekke'de necm suresini okurken secde etti ve onunla birlikte, aldığı toprağı alnına götüren yaşlı birinin dışında müslüman ve putatapan herkes secde etti." (kaynak: buhari (hadis no:555), tirmizi ve öteki hadis, fıkıh kitapları.) bu hadise göre şu sorular sorulabilir; 1- peygamberin can düşmanı diye nitelenen putataparlar nasıl oldu da, hz. muhammed ile bir araya gelebildiler? 2- putataparlar nasıl oldu da, hz. muhammed ile birlikte secde ettiler? diğer bir hadis ise şöyledir; “peygamber mekke'de iken necm suresini okuyordu. "lat'ı, uzza'yı ve bir öteki, üçüncü (put) olan menat'ı gördünüz mü?” diyen yere gelince şeytan, peygamberin diline şunu atıverdi; “işte bunlar, yüce turnalardır. şefaatleri de elbette ki umulur." bunun üzerine putataparlar: "muhammed daha önce değil, bu gün tanrıçalarımızı iyi sözlerle andı!" dediler. yine bunun üzerine peygamber secde etti ve onlar da secde ettiler. işte bu nedenle de allah şu ayeti indirdi; “(ey muhammed!) senden önce hiçbir peygamber yoktur ki, şeytan onun okudukları arasına, bir şeyler katıp bırakmasın. allah, şeytanın bıraktığını bozar, kendi ayetlerini güçlendirir. allah bilendir, hikmetlidir." (hacc suresi, ayet:52) (anlatan peygamberin arkadaşları: abdullah ibn abbas'ın da içinde olduğu bir topluluk. kaynak: süyuti, ibn hacer) bu olaya göre hz. muhammed vahiy okurken şeytan ona başka ayetler okutmuştur. şeytan nasıl olur da allah’ın peygamberini kandırabilir? şeytan hz. muhammedi kandırırken allah neden fark etmemiş, yada müdahale etmemiştir? allah sonradan mı fark edip yeni ayetler göndererek durumu düzeltmiştir?
43- hûd suresi 13. ayet şöyledir; “yoksa “onu kendi uydurdu?” mu diyorlar. de ki: “haydi onun gibi uydurma on sure getirin. allah’tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın. eğer doğru söylüyorsanız, bunu yaparsınız.” bu ayete göre kimse kur’an ayetlerine benzer on sure yazamaz. ancak etrafta bir sürü sahte ayetler ve sahte kur’anlar dolaşmaktadır. onların hiçbiri kabul edilmese bile, şu an ben oturup on tane ayet uydursam kur’anın doğruluğu bozulacak mıdır? hiç kimse on tane ayet uyduramaz mı?
44- hûd suresinde nuh peygamberin anlatıldığı kısımda 40. ayet şöyledir; “nihayet emrimiz geldiğinde ve tandır kaynadığında şöyle dedik: “geminin içine her birinden ikişer çift, aleyhinde hüküm verilmiş olan dışında aileni ve iman edenleri bindir!” onunla beraber çok az kişi iman etmişti.” bahsedilen ayette nuh peygamberin her hayvandan ikişer çift gemiye koyması emredilmiştir, bilim adamlarının araştırmaları şöyle demektedir; “bilim insanları son araştırmada 8 milyon 700 canlı türü tespit etse de aslında doğal hayattaki canlı türlerinin 100 milyonu bulabileceği tahmin ediliyor. günümüzde bilim insanları her yıl 15 bin yeni tür keşfediyor. teknolojinin ilerlemesiyle araştırmaların hızlanabileceği söyleniyor.” (kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/id/25244635) bu bilgilere göre günümüzde sadece tespit edebildiğimiz 8 milyondan fazla canlı türü vardır, tahmin edilense yaklaşık 100 milyon canlı türü olduğu yönündedir, günümüzde keşfedilmeyenleri saymazsak nuh peygamber bu 8 milyon 700 canlı türünden her birinden bir dişi bir erkek 2 şer tane toplamda 17 milyondan fazla canlı türünü ne kadar zamanda toplamıştır? kutuplardaki penguenlerden, çindeki pandalara kadar, yırtıcı hayvanlardan, zehirli örümceklere kadar tüm bu hayvanları tehlikesizce nasıl yakalamayı başarmıştır? ayrıca 17 milyon hayvanın sığacağı büyüklükte bir gemiyi nasıl yapabilmiştir? dünyanın en kalabalık 2. şehri olan istanbul’un nüfusu bile 13 milyonken 17 milyon canlının sığacağı büyüklükte devasa bir gemi nasıl olabilir? ve nuh peygamber her birinin farklı gıda ihtiyaçları olan 17 milyon hayvanı nasıl besleyebilmiştir?
45- hicr suresi 9. ayet şöyledir; “şüphesiz bir uyarı ve öğüt (olan kur’an’ı), biz indirdik biz. onu, mutlaka biz koruyacağız.” bu ayette allah kur’an’ı koruyacağını söylemektedir. peki hz. muhammedin vahiy katiplerine yazdırdığı ilk nüshalar neden korunmamış ve yok olup gitmişlerdir? hz. muhammedin sakalı, hırkası, sandaletleri bile günümüze kadar saklanabilmişken, allah’ın gönderdiği ve koruyacağına söz verdiği kur’an-ı kerim neden günümüze kadar saklanamamıştır? neden kaynağını bilmediğimiz, sadece rivayetlere bağlı olarak bildiğimiz hz.muhammed’in ölümünden sonra başkaları tarafından yazılan kur’an-ı kerim’in doğruluğuna inanmak zorundayız? kur’an-ı kerim’in yazılması araştırıldığı zaman şu bilgiler karşımıza çıkmaktadır; “hz. peygamber okuma yazma bilmediği için, vahiy halinde inen ayetler hafızasına işlenip kalırdı. hz. muhammed de bunları unutmaz, yıllarca sonra tek hecesi fark etmeksizin aynını tekrarlardı. müslümanlar bu ayetleri ezberlerler, okuma yazmasını bilenler de yazılı haliyle tespit ederlerdi. zamanla vahyedilen (vahiy halinde inen) ayetler ezberlenirken, bunları ezberleyenler “hafız” diye tanımlanmışlardır. aradan zaman geçtikçe bu hafızlardan bazıları savaşlarda şehit düştüler, bazıları da ecelleriyle öldüler. bu durumda ayetleri ezbere bilenlerin sayısı azalmağa başlamıştı. papirüslere, kemik ve tahtalara, pişirilmiş tuğlalara, deri üzerine yazılmış sureleri bir arada toplamayı ilk düşünen halife ebubekir oldu. her sure kağıt, ya da kurutulup işlenmiş deri üzerine yazılmaya başlandı. böylece kur’anın ilk olarak bütün halinde yazılı şekli ortaya çıktı ve buna “sayfalar” anlamına gelen “suhuf” adı verildi. halife ebubekirin ölümünden sonraki halife ömer de aynı işi sürdürdü. belirli bir süre kur’an nüshaları çok kişinin elinde suhuflar halinde kaldı. ömerden sonra halife olan osman, kuranın tek kitap olarak düzenlenmesini emretti. yazılı bütün nüshalar bir araya getirildi. incelemeler sonucu, ortada sadece beş adet güvenilir nüsha olduğu anlaşıldı. görevlendirilen özel bir kurul karşılaştırmaları, düzeltmeleri yaparak, her türlü kuşkudan uzak, kesin bir nüshayı meydana getirdi. elde edilen nüsha hattatlar tarafından yazılarak çoğaltıldı. doğruluğundan şüphe edilen öteki nüshaların hepsi ortadan kaldırıldı.” (kaynak: http://www.birdunyabilgi.org/...i-kerim-nasil-yazildi) araştırınca da görülmektedir ki, bir dönem birkaç farklı kur’an meydana çıkmış, o dönemin bazı insanları tarafından aralarından doğru olduklarına inandıkları birisi seçilmiş, diğer nüshalar imha edilmiştir. bu kişiler hangi nüshanın doğru olduğunu nereden bilmişlerdir? allah’dan onlara hangisinin doğru olduğu hakkında vahiy mi gelmiştir? allah koruyacağına söz verdiği kur’anın değişik kopyalarının çıkmasına müsaade ederek, ve ilk yazılan nüshalarının günümüze ulaşmamasını sağlayarak neden inananları şüpheye düşürmektedir? insan bunları düşündüğü ve şüpheye düştüğü için günaha mı girer? ve allah daha önce gönderdiği zebur, tevrat ve incil’i neden korumamıştır? bu kitapların insanlar tarafından değiştirileceğini bilmemekte midir? neden yüzyıllarca insanların değiştirilmiş kitaplara inanmasına müsaade etmiştir?
46- enam suresi 38. ayette kur’anı kerim hakkında şu sözler geçer; “biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” ancak orucu nelerin bozduğu, nasıl namaz kılınacağı, neyin helal neyin haram olduğu gibi çok önemli konular ve buna benzer yüzlerce şeyin nasıl yapılacağı kur’an da yazılmamış, hadislerle, rivayetlerle açıklanmıştır. hatta bundan dolayı mezhep ayrılıkları oluşmuştur. hangi mezhebin doğru olduğunu nereden bilebiliriz? allah hiçbir şeyi eksik bırakmadık dediği kur’an da neden bir çok şeyi açıklamamıştır? tek güvenilir kaynak olarak gördüğümüz kur’anı kerimde açıklanmayan konuları araştırmak için başvurduğumuz, hadislerin, hocaların hangilerinin doğru olduğuna nasıl karar verebiliriz? allah neden çoğu şeyi eksik bırakarak mezhep ayrılıklarının oluşmasına neden olmuştur?
47- enam suresi 92. ayet şöyledir; “bu, indirdiğimiz mübarek bir kitaptır, kendinden öncekileri doğrulayıp onaylayandır. (bunu, sana) şehirlerin merkezi olan (mekke’dekileri) ve çevresindekileri uyarman için (gönderdik). ahirete iman edenler, onlar namazlarına dikkat ederler.” kur’an-ı kerim ve hz. muhammed sadece mekke ve çevresindekileri uyarmak için mi gönderilmiştir? eğer öyle değilse neden bu ayette “tüm dünyadakileri uyarman için” değilde “mekke ve çevresindekileri uyarman için” diye yazmaktadır? ve gene sadece mekke ve çevresindekileri uyarmak için gönderilmediyse neden hz. muhammed tüm dünyayı dolaşıp kur’anı tüm dünya insanlarına tebliğ etmemiştir?
48- enam suresi 162, 163. ayetler şöyledir; “de ki: “benim namazım, ibadetlerim, hayatım, ölümüm alemlerin rabbi olan allah’ındır. onun ortağı yoktur. ben, bununla emronuldum ve ben, allah’a boyun eğip teslim olanların ilkiyim.” bu ayetlerde söylenene göre hz. muhammed allah’a boyun eğip teslim olan ilk kişidir. peki ondan önce gelen peygamberler allah’a boyun eğmemişler midir?
49- saffat suresi 6. ayet şöyledir; “muhakkak ki biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik.” dünyadan milyonlarca kat büyük olan yıldızlar süs için mi yaratılmıştır? ve yakın gök diye bahsedilen yer neresidir? bizden miyarlarca ışık yılı uzaklıktaki yıldızlar yakın gök de midir?
50- lokman suresi 10. ayet şöyledir; “(o) görmekte olduğunuz gökleri direksiz yarattı, sizi sarsmasın diye yeryüzüne dağlar dikti, onda her tür hayvanı üretip yaydı. gökyüzünden bir su indirdik ve (onunla) orada her faydalı bitkiden çifter çifter bitirdik.” bu ayette konuşan kimdir? bu ayet allah’ın ağzından mı yazılmıştır, yoksa hz. muhammedin ağzından mı yazılmıştır? ve gene ayette “sizi sarsmasın diye yeryüzüne dağlar dikti” denmektedir, ancak günümüzde dünyanın farklı yerlerinde her gün depremler meydana gelmektedir, yeryüzü sürekli sarsılmaktadır, bizi sarsmaması için dikilen dağlar işlevini yerine getirememekte midir?
51- zümer suresi 6. ayette “size hayvanlardan sekiz çift indirdi.” denmektedir. allah bize sadece sekiz çift hayvan mı indirmiştir? o zaman diğer binlerce hayvan türünü kim indirmiştir?
52- zümer suresi 10. ayet şöyledir; “de ki: “ey iman eden kullarım! rabbinizden takva ile korunun. bu dünyada iyilik yapanlara, bir iyilik vardır. allah’ın yarattığı yeryüzü, geniştir. sadece sabredenlere sevapları sonsuz ödenir.” bu ayette hz. muhammed insanlara “ey iman eden kullarım!” demektedir. insanlar hz. muhammed’in kulları mıdır? bu ayet neden “sadece allah’a kulluk edin.” sözleriyle çelişir?
53- fussilet suresi 9,10,11 ve 12. ayetler şöyledir; “9- de ki: “siz gerçekten, yeryüzünü iki günde yaratanı inkar edip duracak, hâlâ ona ortaklar koşacak mısınız?” o, bütün alemlerin rabbidir. 10- hem orada, onun üstünde dağlar yaptı, arayanlar için eşit olmak üzere orada yaşayanların azıklarını belirledi. (bütün bunlar) dört günde (oldu). 11- sonra, o bir duman iken, göğe yöneldi. ona ve yeryüzüne, “haydi, ikiniz de ister istemez gelin!” dedi. “isteye isteye geldik!” dediler. 12- bu şekilde onları iki günde, yedi gök olmak üzere yerine koydu, her göğe de işini (kendisinde nelerin meydana geleceğini) vahiy etti. yakın göğü, kandillerle donattık ve koruduk. işte bütün bunlar, o çok güçlü olan ve her şeyi bilenin belirlemesi ile olmaktadır.” bu ayetlere göre iki günde yeryüzü yaratılmıştır, dört günde yeryüzünde dağlar yapılmış ve arayanların azıkları eşit olarak dağıtılmıştır, iki günde de yedi gök olmak üzere gökler yaratılmıştır, yani toplamda evren 8 günde yaratılmıştır. ancak araf suresi 54. ayet, hud suresi 7. ayet, yunus suresi 3. ayet, furkan suresi 59. ayet, secde suresi 4. ayet, kaf suresi 38. ayet ve, hadid suresi 4. ayette evrenin 6 günde yaratıldığı söylenmektedir. bunların hangisi doğrudur? evren kaç günde yaratılmıştır? ve gene fussilet suresi 12. ayette konuşan hz. muhammed midir yoksa allah mıdır?
54- fussilet suresi 44. ayet şöyledir; “eğer onu yabancı dilde bir kur’an yapsaydık, “ayetleri açıklansaydı ya! araba, acemce(farsça) (yabancı dilde) bir kur’an mı?” diyeceklerdi. de ki: “o iman edenler için bir rehber ve şifacıdır. iman etmeyenlerin ise, kulaklarında bir ağırlık vardır. o, onlara karşı körlüktür. (bu kur’an), onlara uzak bir yerden bağırılıyormuş (gibi gelir).” bu ayette allah kur’an’ı arapça indirmesinin sebebini, araba arapça bir kur’an indirdiği şeklinde açıklamaktadır. başka bir dilde indirseydik araba yabancı dilde bir kur’an mı? şeklinde sorular sorulacağı için arapça indirildiği söylenmektedir. peki aynı soruyu günümüz insanları sormaz mı? türk’e arapça bir kur’an mı? japon’a arapça bir kur’an mı? hindu’ya arapça bir kur’an mı? şeklinde sorular sorulmaz mı? allah kur’anı araplara arapça indirmiştir. peki neden türklere türkçe, ya da fransızlara fransızca bir kur’an indirmemiştir?
55- şura suresi 32 ve 33. ayetler şöyledir; “32- denizde o dağlar gibi akıp giden (koca koca gemiler de) onun varlığının delillerindendir. 33- dilerse o, rüzgarı durduruverir de, (gemiler) onun üzerinde sabit kalıverirler. şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükredenler için, (onun varlığı hakkında) deliller vardır.” bu ayetlerde rüzgar olmazsa gemilerin ilerleyemeyeceğinden bahsedilmektedir, ama günümüzdeki motorlu gemiler rüzgardan bağımsız hareket etmektedirler. rüzgar kesiliverirse bu motorlu gemiler de ilerleyemezler mi?
56- şura suresi 40. ve 41. ayet şöyledir; “40- kötülüğün cezası, onun benzeri bir kötülüktür. kim de kendisine kötülük yapanı affeder ve (onunla arasındaki ilişkilerini) düzeltirse, bunun ödülü allah’a aittir. o kesinlikle zalimleri sevmez. 41- kim zulmedildikten sonra öcünü alırsa, bunlara ceza için bir yol yoktur.” bu ayetlerde kötülüğün cezasının bunun benzeri bir kötülük olduğu ve bunun bir günahı olmadığı söylenmektedir. buna göre bir kişinin eşine tecavüz edilse, onun da o kişinin eşine tecavüz etmesinde bir günah yok mudur? peki tecavüz edilen kişinin hakkı nerededir?
57- gayişe suresi 6. ayette günahkârlar hakkında şöyle denilmektedir; “onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur.” hakka suresi 36. ayette ise gene günahkârlar hakkında şöyle denir; “irinden başka yiyeceği de yoktur.” ancak duhan suresi 43. ve 44. ayetler ise şöyledir; “43,44- muhakkak ki zakkum ağacı, günahkârın yemeğidir.” bu ayetler neden birbiriyle çelişir? gayişe suresinde günahkârlar kuru dikenden başka bir şey yemeyecek denilirken ve hakka suresinde “irinden başka yiyeceği yoktur.” denilirken, neden duhan suresinde “zakkum ağacı günahkârların yemeğidir.” denilmektedir?
58- zariyat suresi 49. ayet şöyledir; “düşünesiniz diye her şeyden iki çift yarattık.” ancak günümüzde bilinmektedir ki, iki cins olmayan, sadece bölünerek üreyen binlerce canlı türü vardır. allah bunları bilmemekte midir?
59- kehf suresi 50. ayet şöyledir; “bir zamanlar meleklere, “adem’e secde edin!” demiştik de, iblis’in dışında hepsi secde etmişlerdi. o, cinlerdendi. rabbinin emrinden çıktı. “onlar size düşman iken, şimdi siz, beni bırakıp onu ve soyunu koruyucular mı ediniyorsunuz?” bu, zalimler için ne kötü bir karşılıktır!” bu ayette meleklere “adem’e secde edin!” denildiğinden ve iblisin secde etmediğinden bahsedilmektedir ve ardından iblis için “o cinlerdendi.” denilmektedir. iblis meleklerden midir yoksa cinlerden midir?
60- kehf suresi 86. ayet şöyledir; “sonunda güneşin battığı yere vardığı zaman, onu balçıklı bir suda batıyor buldu. bir de onun yanında (inkarcı) bir topluluk buldu. biz, (ona şöyle) dedik: “ey zülkameyn! ya onları cezalandırırsın veya onlara güzelce davranırsın!” bir insan güneşin battığı yere nasıl varabilir? dünyanın yuvarlak oluşu ve kendi etrafında dönüşü sebebiyle güneş her an bir yerlerde batıyor, bir yerlerde ise doğuyor olarak görünür. allah dünyanın yuvarlak olduğunu ve döndüğünü bilmemekte midir? ve güneş akşamları dünya üzerinde balçıklı bir suya mı batar?
|
|
|
|
|
|
|
http://www.jetonorg.tr.gg/
http://www.filateliucak.tr.gg/ |
|
|
|
|
|
|
|