|
|
|
inci sözlük gorch adlı yazarın serisidir.
5 ocak 1214: town center'ı kurduk elhamdülillah. ilk iş town center önünde kurbanlık koyun kesmek oldu. town center meydanına kurban kanını akıttık. dualarımızı ettik. artık sırtımız yere gelmez.
6 ocak 1214: civar çayırlıkta yemiş bulduk. çoluk çocuk herkes yemişe dadandı. sepet sepet yemiş getiriyorlar town center'a, durduramıyorum.
7 ocak 1214: numanlar'ın salih'i oduna yolladım. "tamam. yaparım. oduncu." dedi, gitti. bu çocukta var bir gariplik, bir zeka geriliği.
8 ocak 1214: salih'ten haber yok. gitti gelmedi. peşine bizim atlı scout kaya bey'i yolladım. bu arada town center'ın yanına baraka inşa ediyoruz.
10 ocak 1214: salih'i kurtlar yemiş lan. yarısını yemişler çocuğun. kalan yarısını ziyan olmasın, nimettir diye town center'a getirdik.
12 ocak 1214: millet yemiş yemekten cırcır oldu, paçalardan gümbür gümbür akıyor. sabah karnım gaz dolmuş, bi pırt atayım çaktırmadan dedim demez olaydım patır patır sıçtık milletin içinde. neyse ki herkeste aynı dert. yemişi yasakladım. geyiğe girdik 4 kişi.
15 ocak 1214: barakalar bitti. içeride asker eğitimi veriyorum. çoluk çocuğa sizi savaşçı yapacam diye tekme tokat dalıyorum. aynı spartadaki gibi.
20 ocak 1214: town center'ın kuzeyindeki arazileri mütaahhite verdik, kat karşılığı toplu konut yapacak. öyle tek tek ev inşa et çok masraflı oluyor.
24 ocak 1214: yenice köyünün orada daş madeni var. öyle açıkta koca koca kayalar var. bizim deli ibrağam her sabah gidiyor oraya eşşek yükü daş getiriyor. Allah'ın delisi.
26 ocak 1214: salih'i kapan kurt hatce bacının bacağını kapmış. bela oldu pezevenk hayvan.
27 ocak 1214: köyün her yeri deli ibrağam'ın getirdiği daşlarla doldu, akrebi çıyanı rahat vermiyor. yasakladım daş toplamayı.
2 ocak 1214: barakadaki gençlerden bir grup yaptım, üç dört de mızrak verdik ellerine, kurdun peşine yolladık. gebersin it.
4 şubat 1214: yenice köyüne giden yola yığdırıyorum daşları. ibrağam'a duvar ördürecem oraya. uğraşsın dursun pezevenk yoksa bize rahat vereceği yok.
7 şubat 1214: hamdi çavuş bayırın aşağısında dört beş koyun bulmuş. kapmış getirmiş. "olm sahibi mahibi vardır götür ver geri" dedim yok diyo, sahipsizmiş. seyise verdik, akşama ziyafet vereceğiz.
10 şubat 1214: ibrağam duvarın yarısını ördü lan. adamda deli kuvveti var. siperlik bile yapmış ama duvarın sağı solu açık, milletin iplediği yok gelen geçiyor giden geçiyor. Allah'ın delisi.
12 şubat 1214: kurdun peşine taktığım garnizon sonunda döndü. "nerede kaldınız yiğitler bunca zaman?" diye sordum, kurt çok uğraştırmış bunları. tepe bayır dolaşmışlar, işini bitirmişler çok şükür.
14 şubat 1214: hamdolsun bugün ilk cumamızı kıldık. kıbleyi ararken zorluk çektik ama hallettik o işi. bir cami yapalım diyor hacı celal efendi ama biraz masraflı. biraz daha odun keselim hele dedim.
21 şubat 1214: kurt hatce bacının öbür bacağını da kaptı. kadının boyu resmen yarı yarıya kısaldı. hala oduncu oduncu diye tutturuyor. biblo gibi kucaklayıp götürüyoruz ormana, orada kesiyor, alıp geri getiriyoruz.
22 şubat 1214: gençleri çağırdım "hani kurdu öldürmüştünüz bre mendeburlar" diye çıkıştım. ık mık ettiler, sonra biri öttü. karıya gitmiş şerefsizler. yenice köyünün oraya. kafir zındıklar. bizimkileri de ayartıyorlar.
30 şubat 1214: içimiz dışımız odun oldu. ormanın içine ettiler, daha kesiyorlar. bu millete bir şey demeyeceksin aslında, bokunu çıkarıyorlar. gece gündüz yatan uyuyan yok, paso odun. bak gene getiriyor pezevenkler. koyun onu da diğerlerinin yanına..
2 mart 1214: bu sabah deli ibrağam geldi soluk soluğa, duvarı bitirmiş. bir de kule yapmış. "ne kulesi?" dedim, aldı götürdü beni. bayağı yapmış kule. adamlara haber verdim bir okçu eğitim merkezi kuracaklar, kule için.
5 mart 1214: yeniceli kafirler ormanda hıdoların yaşarı sıkıştırıp dövmüşler. ağzı burnu kan içerisinde geldi bu. çavuşun getirdiği koyunlar bunlarınmış, geri istiyorlar. yediğimiz koyunlar, nasıl getirelim? bakacaz çaresine.
6 mart 1214: yenice'ye altı eşşek yükü yemiş gönderttim, çuval çuval. "dalga mı geçiyorsunuz lan bizimle" diye kızmış bunlar. taa deli ibrağam'ın duvarına kadar gelmişler. aşağıdan küfrediyorlar dışarı gelin diye. bir tanesi kılıçla girişti duvara. herkes ayrı bir deli.
10 mart 1214: sakallı bir hacı geldi kasabaya. mübarek yüzlü biri. yatacak yer verdik. bizim hacı celal efendi kıllandı biraz.
12 mart 1214: et-yemiş, et-yemiş nereye kadar. elimiz yüzümüz kaşınır oldu. bayırın aşşaya tarlalar yaptık. soğan, patates, fasulya ektirdim. yavaş yavaş medenileşiyoruz, hissediyorum.
16 mart 1214: köyden adamlar birer birer eksilmeye başladı. noluyor anlayamadık. eminelerin fatma da kayboldu bugün.
30 mart 1214: akşam tarladan dönerken sakallı hoca ile karşılaştım. takmış peşine bizim köyden dört genci hulalu holalu diye diye götürüyor bunları. "lan oğlum nereye durun bekleyin" dediysem de dinletemedim. çekti gittiler. ben senin sakalını... yasakladım köye girmesini.
4 nisan 1214: bu sabah tebdili kıyafet halkı teftişe çıktım. ormanın orada erkekli kadınlı odun kesiyorlar. orman, sakat yet. "olmaz böyle" dedim, hamdi çavuş'a haber verdim bundan sonra haremlik selamlık olacak.
7 nisan 1214: deli ibrağam geldi, bitirmiş kayalıkları. "daş kalmadı" diyor. daş nasıl kalmaz? her yer daş toprak kaya. "valla kalmadı ağam" diyo. hepsini toplamış. tırsıyorum ben bu deliden.
12 nisan 1214: akşam üzerine town center önünde dört beş genç bir araya gelmişler fısır fısır konuşuyorlar. yanlarına geldim, "napıyorsunuz gençler?" dedim. çağ atlatıyorlarmış. "biraz zaman alacak ama atlayacaz" dediler. hanıma haber verdim kapıları iyi kilitlesin ben yokken. milletin gidişi gidiş değil.
19 nisan 1214: susuzluktan ölüyorum günlerdir. kimsenin su içtiği yok. çeşme yapalım dedim ipleyen olmadı. dere mere de yok. nasıl dayanıyorlar anlamıyorum. hamdi çavuş "bünye alışıyo bir zaman sonra beyim" diyor. bilemiyorum. çok zor.
22 nisan 1214: hafta sonu bugün tatil. canım sıkıldı tavlayı kapıp hamdi çavuşlara gittim. ben içeri girince alelacele bir şeyler sakladı bu. bıyığı sakalı ıslak hep. "neydi o ne sakladın" dedim bir şey yok diye inkar etti. ana bi baktım ki testi testi su var. zula yapmış şerefsiz. bir de beni yiyor.
24 nisan 1214: hamdi'ye üç beş okçu verdim yenice'ye yolladım. ağlamaklı oldu. gideceksin, "saldır" dedim. "Allah Allah" diye diye gitti. burnu sürtsün biraz.
25 nisan 1214: araştırdım köyde herkesin suyu varmış. kendimi çok kötü hissediyorum.
27 nisan 1214: gençler hala köy meydanında. %70 olduk, yakında çağ atlayacaz diyorlar. Allah akıl fikir versin. inceden tırsmıyorum değil.
2 mayıs 1214: şerefsiz kurt yine dadandı. hatice bacıyı toptan almış gitmiş bu sefer. bi ibrağamdan bir de şu kurttan ne çektik arkadaş.
5 mayıs 1214: hamdi çavuş geri geldi bu sabah. yenice'nin altından girip üstünden çıkmışlar. "daş üstünde daş, omuz üstünde baş" bırakmadık dedi. kadın erkek çoluk çocuk kılıçtan geçirmişler hepsini. "naptınız yazıktır günahtır" dediysem de dinletemedim.
6 mayıs 1214: hamdi hıyarı iyice kahraman oldu, omuz üstünde gezdiriyorlar. şenlikler panayırlar. hacı cemal efendi'ye sordum katli vacip midir diye "haşa zinhar haramdır" dedi. hamdi'yi kurda yollamayı düşünüyorum, hele biraz zaman geçsin.
14 mayıs 1214: bu sabah zelzele oldu, dışarı fırladım don gömlek. baktım herkes aynı kıyafet. "günlük kıyafetle mi yatıyorsunuz lan?" diye çıkıştım. bir de hepsi aynı elbiseyi giyiyor. zevk yok adamlarda. bu köylü milleti adam olmaz. olmaz.
16 mayıs 1214: az evvel ani bir gürültüyle irkildim. çan gibi desem değil, değişik bir ses. odun kırılır gibi. çıktım baktım town center'dan gençler koşa koşa geliyorlar "çağ atladık çağ atladık" diye. çok pis tırsıyorum bunlardan. bir şey de yapamıyorum korkudan.
17 mayıs 1214: çağ açıp çağ kapatan bey diye lakap takmış gençler bana. sevmeye başladım bunları. kulağa da hoş geliyor.
23 mayıs 1214: yeniceliler afedersin ağzımıza sıçtılar. dördü beşi kılıçla okla daldılar duvara, yıkıldı gitti. şerefsiz ibrağam. deliye duvar yaptırırsan olacağı bu. kadınlarımızı alıp götürdüler. o sakallarını şeyettiğimin ihtiyarı da gelmiş. hololo hololo feleğimiz şaştı.
24 mayıs 1214: hamdi'ye üç dört köylü verip yukarı çayıra yolladım. oraya göçebiliriz belki. burada yeniceliler rahat vermeyecek.
26 mayıs 1214: konu bulmakta zorlanıyorum. ard arda beş ay yazdım. biraz ara vereyim diyorum. save diye bir şey varmış, hacı cemal efendi helaldir dedi. fetvayı aldım. sonra yine yazarım. kalın sağlıcakla.
2 haziran 1214: kaç gündür düşünüyorum bir anlam veremedim. herkes mavi giyor. oduncusu mavi, seyisi mavi, okçusu mavi. bina yapıyoruz binalar mavi. Allah'ım çok pis tırsıyorum bu köyden.
4 haziran 1214: kaya bey akıncı birliği kurmuş. topu topu 4 atlı bir aşşa bir yukarı bayırda tepikliyorlar. yanıma çağırttım, atları nerden buldun diye sordum. cevab veremedi.
6 haziran 1214: town center'da ihtiyar heyetini topladım. "niye herkes mavi giyiyor?" diye sordum. "töredir" dediler. "ben bu töreyi bozarım" diye çıkıştım, vurdum kapıyı çıktım dışarı.
14 haziran 1214: kurdun peşine taktığım gençler yine yenice'ye gitmişler gizlice. tarladaki köylü kadınların arasında biraz dolanmışlar. sonra köylüler town center'a gitmiş, bizim gençler de "bu kadınlar yollu" diye peşlerinden gitmişler. anam.. bu kadınlar town center'a girince pencereden balkondan bizim gençlere "ahlaksızlar sapıklar" diye daş sopa ne varsa nasıl saldırmış hacavat etmişler bunları görseniz. ağız burun kafa ne varsa kırmışlar. canlarını zor kurtarmışlar. iyi oldu, akıllansın pezevenkler.
16 haziran 1214: geçen hafta ihtiyarlara çok pis trip attım ama olmuyor yapamıyorum. mavi kıyafete ben de hastayım. gece gizli gizli giyip geziniyorum. Allah'ım neler oluyor bize.
17 haziran 1214: gençlerden biri söyledi yeniceliler de kırmızı giymeye başlamış. artık düşünmeyi bıraktım.
24 haziran 1214: çağ atladık bir faydasını görmedik. topladım çağ atlattıran gençleri "hani beyler bir değişiklik olmadı" dedim. "biraz daha odun toplayalım, odun yetersiz hep ondan oluyor" dedi bunlardan biri. elimin tersiyle ağzına vurdum, sus pus oldu it. bana odun demesinler delleniyorum artık.
27 haziran 1214: ak sakallı ihtiyar gene geldi, sarı bir cüppe giymiş kafir kafir nutuk atıyor. bir kaç fakir köylü de inanmışlar buna sarı sarı giyinmiş etrafında dolanıyorlar. koyunları bile ayartmış pezevenk. hacı celal nedense en çok bu kıyafet değiştirmeye kızdı, benim de nevrim döndü, oracıkta vurdurdum kellelerini.
28 haziran 1214: bugün ikindiden çıkmış cemaat dağılıyoruz, sarı pelerinli bir cavalier geldi köy meydanına, bizim scoutlar gibi değil, gösterişli, iri kıyım bir adam. meydanda üç beş tur attı "keşiş markosu kim öldürdü lan çıksın ortaya" diye bağırıyor. kimseden ses yok. hamdi çavuş'a alın şunu aşşa dedim. "öyle olmuyor beyim" dedi. neutralmiş bize, saldıramıyormuşuz. yine beni yedi gibi geldi ya neyse. koyunları alıp gitti adam.
29 haziran 1214: bugün ihtiyar heyeti geldi. population limit dolmuş. "üreyemiyoruz" dediler. daha çok ev yapalım diyorlar. "ne evi" diye kızdım bunlara. "halk iktidarsız. hep yemişlerden oluyor." köydeki kocakarılara kuvvet macunu döktürüyorum. ihtiyarları tembihledim. yeniceliler duymasın bir de ağza düşmeyelim.
2 temmuz 1214: kaya bey'in akıncı scoutlarından köylü illallah etmiş. yanıma çağırdım. "uğraş mı istiyorsunuz, gidin bana güney topraklarını keşfeyleyin" dedim. yüzlerinde güller açtı. sabah namazla beraber yola çıktılar.
5 temmuz 1214: deli ibrağam iyice kontrolden çıktı. town center'ın önünde regidice regidice diye bağırıyor. krallara ölüm diye sayıklıyor. yanına gittim, bana sarıldı, ağlayarak "sen ölürsen hepimiz mahvoluruz ağam" dedi. artık duvar ördürmeyeceğim bu çocuğa, iyice dengesini kaybetti.
7 temmuz 1214: kaya bey geri döndü, güneyde sahil bulmuşlar. masmavi sular, diğer ucu görünmüyor dediler. ihtiyar heyetini topladım, liman yapalım dediler. biraz balık eti yeriz. bir grup köylü yolladım kaya bey'le liman için.
13 temmuz 1214: bu sabah deli ibrağam'ın yaptığı kuleden nöbetçiler geldi. ufukta mavi bir araba görmüşler. atsız, kendi kendine gidiyormuş. Allah'ım sen aklıma mukayyet ol.
17 temmuz 1214: limanı bitirdik çok şükür. bir kaç kayık yapıyoruz. hamdi reyise göre kısmetse iki haftaya kalmaz açık denizlerde sancağımızı dalgalandıracağız.
19 temmuz 1214: bu sefer garip mavi arabayı köylüler görmüşler. yenice tarafına hızla gidiyordu dediler. hayırdır inşallah.
21 temmuz 1214: hacı celal efendiye bir şeyler oldu. sürekli voluluuu voluluuu diyor. başka hiç bir şey söyleyemiyor kaç gündür.
23 temmuz 1214: yeniceden bir grup köylü geldi bu sabah kırmızı kıyafetleri ile. duvarın orada durdurmuşlar bunları. ben de geldim. gayptan gelen mavi araba köyü yerle bir etmiş. kaçıyorlarmış. bunları kendi tarafımıza alalım diye hemen hacı celal efendiyi çağırttım. voluluu voluluuu dedi üç dört kez, köylülerde bir değişiklik olmadı. cemal efendinin uhuvvetinde azalma var sanırım.
24 temmuz 1214: yeniceliler bir türlü bizim tarafımıza geçmiyorlar. tebliğ ediyoruz, din, kitap Kuran diyoruz anlamıyor. en sonunda kılıçtan geçireceğim hepsini sanırım. duvarda bekliyorlar öyle.
25 temmuz 1214: hacı celal efendi sorun elbiselerde diyor. Allah'ım iyice batıl inançlara saplandık. yine de bir kaç takım mavi elbise hazırlatıp yenicelilere giydirdim, adamlar bir anda secdeye kapanıp oduna koştular. ne var bu elbiselerde çözemiyorum. bir de odun.. tövbestağfurullah.
27 temmuz 1214: bizim deniz göl çıktı. kaya bey etrafını dolanmış. bir avuç göl. ortasına da liman yaptık denizdir diye. hamdi çavuş seni bir elime geçirsem.. denizleri fethedecekmiş, balık yiyecekmiş. zıkkım ye.
4 ağustos 1214: hacı celal efendiyle görüştüm bu sabah. "sana yakışıyor mu" dedim. koskoca alim adamsın, voluluuu voluluuu diye dua mı olur dedim. "benim arapçam şiveli" dedi. hep o keşişin yüzünden oldu bunlar. hiç almayacaktık köye.
6 ağustos 1214: zülküflerin gonca hatun doğum yaptı. köyümüzün ilk bebesi. doğum anında şşşş... hohhh! diye bir ses duyduk gökten. ilahi işaret. çocuğun ismini şişhoh koydular. pagan kültüre teslim oluyoruz, affet Ya Rab.
14 ağustos 1214: bugün aklıma takıldı, celal efendi ne zaman hacca gitti, nasıl gitti? yeniceden ötesini biz bilmiyoruz.. tövbeestağfurullah mübarek adamın arkasından..
19 ağustos 1214: bu sabah bir hun birliği köye geldi. pembe üniformalı yağız delikanlılar. köyün genç kızlarının aklı gitti. hepsinin adı tarkan. bu da onların kültürü işte.
21 ağustos 1214: town center'da tarkanların kumandanı tarkan'a ziyafet verdim. "pembe üniforma erkek adama yakışıyor mu?" dedim. ağlamaklı oldu. "koduumun kralı tutturmuş pembe pembe diye, biz de emir kuluyuz" dedi. içtikçe krala sövmeye başladı, "pezevenk adam ayıya saldır, kuzeye git, güneye git it gibi çalıştırıyor bizi" dedi. karın tokluğuna çalışıyorlarmış. sarhoş muhabbeti hiç çekilmiyor.
24 ağustos 1214: yeniceliler bizim güneyceli çoban hıdır'ı oklamışlar. kan revan içerisinde köye geldi. kocakarılara bir şeyler hazırlattım. yemiş kaynatıyorlar. varsa yoksa yemiş..
27 ağustos 1214: celal efendi keramet gösterdi, tüm köy sıra olduk elini öpmek için. dün gece hıdır'ın yanına gitmiş. volulu volulu diyerek iyileştirmiş çocuğu. yara bere hiç bir şey kalmamış bayağı neşeli neşeli dolanıyor ortalıkta. ne kadar yanılmışım celal efendi hakkında. helallik istemen lazım diyor hanım.
2 eylül 1214: bu sabah kapıyı biri gümbür gümbür yumrukluyor, panikle kalktım gittim açtım. deli ibrağam gelmiş. gölün öte yakasında altın madeni bulmuş. "oracıkta öyle kaya kaya tepe tepe altınlar var" dedi. iyice sapıttı gariban.
9 eylül 1214: göle bir tane gemi yaptık. geçişlerde yolcu götür getir yapar, rahatlık olur diyor hamdi çavuş.
13 eylül 1214: ihtiyar heyeti ile öğleyi beklerken town center'da otuyoruz, deli ibrağam sırtına bir küfe atmış, geldi önüme bıraktı. "getirdim ağam" dedi. açtık baktık ne getirmiş diye. gözlerimiz faltaşı gibi oldu. çil çil altın... peşine kaya beyle köylüleri taktım yolladım gölün öte yanına.
15 eylül 1214: kaya bey döndü. gölün öte yanında gerçekten de ibrağam'ın dediği gibi altın kayalar varmış. maden yapmaya başlamışlar. bu akşam hamdi çavuş, akıncılar ve köylülerle yola çıkıyorum bizzat teftiş edeceğim.
17 eylül 1214: göle vardık, önce kaya bey ve 4 atlısı geçti gemiyle karşıya. gemi geri geldi, ben ve köylüler binelim dedik 6 kişi, idris reyis "olmaz, sığmayuz" deyu. "nasıl sığmayız, az önce 5 atlı geçti, bak at diyorum?" dediysem de dinletemedim. 3'er 3'er geçtik.
19 eylül 1214: Allah'ım sen bana sabır ver. altınlar orada duruyor, bunlar madeni başka yere kurmuşlar. deli ibrağam'ın aklına uymuşlar. herkes madenden altın çıkarır, bunlar altını alıp madene koyuyorlar. sinirle geri döndüm.
24 eylül 1214: çağ atlatan gençler workshop diye bir şey kurmaya başladılar. ne yapacaksınız diye sordum, resim çizeceklermiş, heykel incik boncuk dediler. yeni nesil pek bir garip.
3 ekim 1214: yeniceli köylülerden biri elde çekiç ormanın orada dolanıyor. karışmayın bakalım ne yapacak dedim hamdi çavuş'a.
5 ekim 1214: deli ibrağam'ın altınları yavaş yavaş gelmeye başladı. town center'a has oda yaptırdım, oraya yığıyoruz şimdilik.
7 ekim 1214: yeniceli köylü ormanın kuytu bir köşesine çöktü, çekiçle ha gayret yere vuruyor. havasından mıdır suyundan mıdır bu diyarın insanı hepten meczup.
10 ekim 1214: workshop'taki gençlere uğradım resim heykel sanat neymiş diye, baktım habire çanak yapmışlar. workshop ağzına kadar çanak çömlek. "ne ayaksınız gençler" dedim, ya atıp tuttuk başta ama bi biz bunu biliyoruz dedi bir tanesi. ondan sonra orta çağda niye hep çanak var çömlek var, hep bunlar gibi yeteneksizlerin yüzünden.
12 ekim 1214: haber saldım, workshop'ta bundan böyle pıçak, eğer, gem gibi işe yarar şeyler üretecekler.
14 ekim 1214: tarlalar ürün vermeye başladı. ilk menemenimizi yedik çok şükür. köylülerden bir kaçı kucak dolusu yemişle geliyorlar "menemene iyi gider" diye, hepsini ibrağam'ın madene sürdüm. yemişin yanına köy kuran kafamı..
19 ekim 1214: bu sabah kalktık ne görelim yeniceli işçi yere vura vura tek başına kule dikmiş ormana. bizim köylüler ormana yaklaştıkça bir iki dandik ok atıyor pıft pıft köylüler geri dönüyor. bir daha gidecek oluyorlar yine ok. ibneliğine yapıyor resmen.
25 ekim 1214: odun getiren götüren yok bir haftadır. kafam rahat. kuleye asker salmıyorum.
28 ekim 1214: köylüleri geyiğe yolladım, okla avlamışlar geyiği, getirdiler. çektim bir köylüyü karşıma "geyiği okla avlıyorsunuz ne güzel, lan yeniceliler saldırdığında niye ufacık bıçaklarla dalıyorsunuz?" diye çıkıştım. cevab veremedi.
30 ekim 1214: rüyamda deli ibrağam gölün öte yakasında bir şeyler planlıyor, kahkaha ata ata gülüyordu. korkuyorum ben bu deliden. haftaya teftişe çıkacağım.
3 kasım 1214: yarın sabah kuşluk vaktiyle beraber hamdi çavuş'u yanıma alıp deli ibrağam'ın madene hareket edeceğim. yeniceli kafir hala kulede. sağa sola ok atıyor. dönünce icabına bakacağız.
6 kasım 1214: göle vardık. idris reyis balığa sarmış. gölün kuzey yakasında kare şeklinde bir alana sıkışmışlar balık tutuyor köylülerle. "koca göl, gidin öbür taraflarda da tutun buraya doluşmuşsunuz" dediysem de dinletemedim. gölün sadece bu kısmında balık varmış. Allah'ım ne biçim memlekete geldik.. balıklar da bir garip zaten, zıp zıp zıplıyorlar.
7 kasım 1214: deli ibrağam'ın madene geldik. yeni bir town center inşa etmiş hayvan herif. nasıl becerdi ise birebir aynısını yapmış. emir verdim, yıktırttım. kimseye elletmedi ibrağam, bizzat kendi yıktı. göz yaşları ile çekiçle vura vura yıktı center'ı tek başına. Allah'ım ben bu adamdan çok korkuyorum. deli diye dokunamıyoruz da.
9 kasım 1214: tüm altınları madene yığmışlar, hepsini toplatıp beraberimde götüreceğim yarın. deli ibrağam'ı da götüreceğim, gözümün önünde dursun.
14 kasım 1214: öğle vakti köylüler sırtlarına domuz atmış geldiler. beş kişi yakalayıp öldürmüşler hayvanı. hacı celal efendi çok kızdı, volulu volulu üstlerine yürüdü, bunlar hayvanı yere atıp kaçıştılar. domuz etini yasakladım. zinhar haramdır.
15 kasım 1214: yenice'den bir heyet geldi, bizim domuzu alıp götürmek istiyorlar. onlar yiyebiliyormuş. karşılığında üç küfe yemiş getirmişler. köylülerin gözleri parladı yemişleri görünce. yine nevrim döndü. yenicelilerin kellelerini vurdurdup küfelerle geri yolladım. domuzu gömdük.
17 kasım 1214: hamdi çavuş'u kuledeki yeniceli kafire yolladım. akşam geri geldi. mümkünatı yok yaklaştırmıyor kafir.
24 kasım 1214: yenice'den heyet geldi yine. teşekkür ediyorlar kelleler için. population limit'leri doluymuş, yer açmışım. hıncımdan ağladım. Allah'ım sen aklıma mukayyet ol.
27 kasım 1214: öğle çıkışında bir bağrış bir gürültü koptu orman tarafından. baktık ki bizim deli ibrağam "yakaladım ağam yakaladım ağam" diye bağırıyor, yeniceli puştu da önüne katmış bayır aşşağı koştura koştura geliyor. yanıma çektim, anlat bakalım dedim. Allah'ın delisi, bir alet yapmış, "daş ata ata yıktım kulesini" diyor. herifin de kafayı yarmış.
28 kasım 1214: ibrağam'ı workshop'a yolladım, çağ atlatan gençlere yol yordam öğretsin. yeteneksiz pezevenkler. köylüler de tekrar oduna koştular. durduramadım. bu köyden gittikçe tiksiniyorum.
4 aralık 1214: workshop'taki yeteneksizler deli ibrağam'ı fitil etmişler, Allah'ın delisi tek başına hepsine birden dalmış. gürültüye tüm köy dışarı fırladık, sürükleye sürükleye meydana getirdi bunları. Ben böyle dayak görmedim arkadaş, deli hıncını da alamıyor. Baktı artık gençler kıpırdamıyor, dayağı kesti. Meydanda dayağı izleyenlere dönüp "Bir daha bu köyde çömlek yapanın anasını sülalesini.." diye sövdü. O sıra gözgöze geldik "sen hariç ağam.." diye ekledi. kader işte, çekeceğim varmış.
6 aralık 1214: sarı üniformalı atlı yine geldi. kurttu ihtiyardı bitti şimdi de bu musallat oldu pezevenk. ormanın orada odun toplayan karımıza kızımıza sarkıyor. bir o köylüye bir bu köylüye sataşıyor. kaya bey ve atlı scoutlarını yolladım, iki şehit verdik ama kellesini aldık küffarın.
7 aralık 1214: ilk şehitlerimizi bugün tarlaların aşşağı düzlüğe defnettik. duyduk ki kefere memleketlerde ölüler ortada bırakılırmış. "adet bu" dedi ihtiyarların başı, nevrim döndü yine, hatırlamıyorum.
9 aralık 1214: deli ibrağam yeniceli'nin kulesinden görmüş, koşa koşa geldi. sarı üniformalı Skirmisher'ler geliyormuş. "skirmisher ne ola" diye sordum hamdi çavuş'a, gevrek gevrek güldü "çapulcu takımı beyim" dedi. ben de gevrek gülmeye çalıştım, beceremedim.
10 aralık 1214: Skirmisher'ler ormana çıkan tepenin aşşa kamp kurdular. ateş yaktılar. bekliyoruz.
11 aralık 1214: deli ibrağam yeniceli'nin kuleyi onarıyor. Allah'ım bizim muvaffak eyle.
12 aralık 1214: ihtiyarların başı kaç gündür yok. sanırım sinirle onu da gömdük. Allah taksiratını affetsin.
13 aralık 1214: skirmisher'lerin kampından hala ateşler yükseliyor. nedense daha saldırmadılar. alelacele tahta duvar ördük. bir de kapı yapalım tahtadan dedik, beceremedik. milleti odundan tarladan avdan kesip askere alınca yiyecek kıtlığı çeker olduk. orduya yemiş dağıttırıyorum.
14 aralık 1214: bugün deli ibrağam orduyu meydana toplamış. duvarı teftiş ederken haberi geldi, koşa koşa town center'a döndüm. çeşmenin üzerine çıkmış bağırıyor. "bir şans, sadece bir şans, buraya geri gelebilmek ve düşmanlarımıza canımızı alabilirsiniz ama özgürlüğümüzü asla alamazsınız demek için!" deyince bu bağırış çığlıklar hayvani sesler koptu. sinirlendim "tekbir getirin zındıklar!" dedim, sus pus oldular. bu deli beni çok korkutuyor, milleti de peşine takmaya başladı..
15 aralık 1214: bu satırları yazarken duvarın arkasında tedirgin bekliyoruz. skirmishler hala kamptalar. kamp ateşleri gece gündüz yanıyor. saldırın bitsin bu iş.
18 aralık 1214: duvardaki dördüncü günümüz. yemiş yemekten gına geldi. soğuk tenimize işliyor. ısınmak için birbirimize sarıldık sıkı sıkı. sonra tedirgin olduk bıraktık. huyumuz suyumuz değişecek burada.
19 aralık 1214: bu sabah şafak sökerken bağrışlarla uyandım. duvara tırmandım, uzaktan kampın o taraftan deli ibrağam el kol sallaya sallaya geliyor. bir elinde bir kap, bir şeyler yiye yiye yaklaştı bu. duvara kadar geldi. "ne var o kapta nereden geliyorsun" dedim. eliyle skirmish kampını gösterdi, "yav aşşada aha orada kır düğünü var, gonyalılar bir haftadır etli bilav dağıtıyorlar, yidim de geldim biraz da sağa gitirdim ağam" dedi. boş bulunup bir kaşık aldım. bunu gören askerler yemişleri atıp kır düğünü kampına doğru koşmaya başladılar. durduramadık da. gariban skirmish'ler biz taarruuza kalktık diye korkup kaçmaya başlamışlar. bozgun o bozgun. küfe küfe etli bilav getirdik ganimet olarak.
27 aralık 1214: çağ atlatan gençler meydanda çömelmiş bir şeyler yazıyorlar bir kağıda. "bre gençler o nedir?" diye sordum. tarih yazıcılığına başlamışlar, "anal yıllıklar tutuyoruz" dediler. bilav zaferi olarak geçmişler geçen haftayı. gurur duydum. yalnız kitabın adını değiştirin dedim, anal diye tarih mi olur..
1 ocak 1215: köylü milleti dün gece sabaha kadar yılbaşını kutladılar. town center'ın önünde gürültü, bağrış, sabaha kadar yatırmadılar beni. yemiş şerbetleri su gibi aktı. kurda gönderdiğim gençlerden biri geldi gecenin bir yarısı "beyim kondom dağıtalım" diyor. celallendim, gözlerime kan yürüdü.
2 ocak 1215: haddini bilmeyen o genci ve arkadaşlarını toplattım. "sizi Militia yaptım" dedim, kurda saldım beşini birden.
3 ocak 1215: hep yenicelilerin yüzünden oluyor toplumdaki bu bozulma. küffarın başını bu sefer tamamen ezmek lazım. hamdi çavuş ve kaya bey'le sefer planları üzerine çalışıyoruz.
4 ocak 1215: birinci kuruluş yıldönümümüz tüm yurtta coşkuyla kutlanıyormuş, hamdi bey söyledi. "neresi o tüm yurt?" diye sordum, town center'la altın madeniymiş. bilav zaferinden sonra iyice havaya girdi pezevenkler.
5 ocak 1215: yedi gün yedi gece şenlikler dürülsün diye emir verdim. town center önünde etli ekmek dağıttırıyorum. halk odunu yemişi bıraktı sıra sıra olup etli ekmek alıyor. yesinler et tutsunlar, inşaAllah tez zamanda gazamız var.
6 ocak 1215: pembe üniformalı bir grup köylü geldi bu sabah orman tarafından. yanlarında bir kaç tarkan da var. genç kızların aklı gitti. ziyafetin sonunda tarkanlardan biri "sizden odun satın almak istiyoruz, bol miktarda altın veririz" dedi. bizimkilerin yüzü asıldı, kaşları çatıldı, kılıcına davrananlar bile oldu. "yemiş de var.." deyince kucak kucak odun yığdılar adamın önüne. odun deyince bir acayip oluyor bu köylü milleti, cidden tırsıyorum artık. yemiş daha da fena. hepsini kazığa vurasım var, altından olduk.
7 ocak 1215: böyle giderse daha çok kazık yeriz gibime geliyor. çağ atlatan gençlere açtım durumu, "market kuralım, pazar kuralım, hal kuralım" dediler. iyi dedim, deli ibrağam'ın onardığı tahta duvarların ardını idris reyis'in akrabası bir mütaahhite verdik, inşaat çalışmalarını başlattım.
10 ocak 1215: man at arms'ları topladım. beyazlar giydim. bugün zafer günüdür dedim. bugün kafire galabe çalacağımız gündür dedim. aslanlarım, gazamız mübarek olsun! diye bağırdım, pek şevke gelen olmadı. "deli ibrağam daha iyiydi" diye mırıldananlar oldu. "herkese bir kese yemiş!" diye ekledim, zafer naraları atmaya başladılar. hamdi çavuşu da önlerine katıp yenice üzerine yürümeye başladık.
11 ocak 1215: daş duvarı geçtik, yenice üzerine yürüyoruz. akşam yenice ormanlarında kamp kurmayı düşünüyorum. celal efendi de bizimle beraber geliyor.
12 ocak 1215: şafakla beraber yenicelilerin orman köylülerine saldırdık. celal efendi bir kısmının hidayete ermesine vesile oldu, şahadet getirir getirmez hepsini bizim town center'a yolladım. population limit doldu beyim diyor hamdi bey. hala anlamış değilim neyin limitidir. köylülerin kalanını kestik. celal efendi çok kızdı ancak yapacak bir şey yok, savaş halidir.
13 ocak 1215: yeniceliler kendi town centerlarına doğru kaçmaya başladılar. peşlerinden ilerledik. krallarının da town center'da olduğu haberi geldi, daha da şevklendik. şafakla beraber yenice'ye taarruza geçeceğiz.
14 ocak 1215: sabah namazını celal efendi kıldırdı, hafif bir rüzgar var. askerleri toparladım, gün bu gündür dedim. "yine başladı.." diye söylendiler. hücum emri verdim. ordudaki disiplinsizlikle sonra ilgileneceğim.
15 ocak 1215: yenicelilerin evlerine girip harap ediyoruz. tüm köylü town center'a kaçmış. evler boş. barakalarını ve stable'larını yerle yeksan ettik. town center'a yaklaşamıyoruz, yağmur gibi ok yağıyor. yer yer yeniceli birliklerle çarpışıyoruz. pikeman diye birlikleri var, akıncılarımızın analarını ağlattılar. hamdi çavuşu üstlerine saldım.
16 ocak 1215: town center'ı hala alamadık. en son yenicelilerin tarlalarını da imha ettik. kılıçla okla daldılar ekinlerin arasına. tiksiniyorum vallaha tiksiniyorum bu heriflerden. hamdi çavuş tribute isteyelim diyor. bunca yoldan geri dönmek, bilemiyorum.
17 ocak 1215: tribute teklifimizi ilettik, 300 odun, 300 altın, 300 daş istedim. asker "300 de yemiş isterük" diye tutturdu. kaya bey'e kaş göz işareti yaptım. oracıkta aldık kellelerini. population limit ve orduda disiplin sağlanmış oldu.
19 ocak 1215: geri dönüyoruz. daş duvar yakınlarında konakladık. inşaAllah yarın town center'dayız.
20 ocak 1215: zafer alayları halinde köye döndük. milletin umrunda değil. herkes oduna yemişe gitmiş. kimse bizi sallamadı.
22 ocak 1215: çağ atlatan gençler marketi tamamlamışlar, haberini aldım. hamdi çavuş'la vardık gittik. atlı bir araba yapmışlar, bununla ticaret edeceğiz diyorlar. işletmeye aklım ermez ben sayısalcıydım deyip sıyrıldım işin içinden.
28 ocak 1215: rahatsızlandım, cırcır oldum. burada save ediyorum
4 şubat 1215: bu sabah güvercinle mesaj geldi town center'a. britonlar elçi göndereceklermiş. skirmishlerini bozguna uğrattığımız kavim. iyi gelsin dedim hamdi çavuş'a. deli ibrağam'a haber saldım orman tarafındaki tahta duvarın ardına yenicelinin kulesi gibi iki daş kule daha yapsın.
6 şubat 1215: market işleri iyiye gidiyor. hunlarla ticaret yapıyoruz. atlı araba bir onların markete gidiyor, bir bizim markete geliyor. town center'daki has odada altın tepecikleri oluşmaya başladı.
8 şubat 1215: geçen ay sefer sebebiyle köylü yeteri kadar tarlada çalışamadı. ihtiyar heyetini topladım çare bulmak için. "yemiş yesinler, yapmadıkları şey mi" dedim. yemiş de yok dediler. "nasıl olmaz?" diye çıkıştım, karaborsaya düşmüş yemiş.
10 şubat 1215: yanıma dört man in arms alıp markete gittim. yemişleri tepe tepe yapmışlar, altın karşılığı satıyorlar. odun, daş, et ne ararsan var. "en çok yemiş hangi tüccarda var, tez buluna" diye emir buyurdum. yarın town center'da buluşacağım.
11 şubat 1215: öğle namazı çıkışında haber saldılar, tüccarı bulmuşlar. david elah isimli biri, ikindi çayında görüştüm kendisiyle. "sen hangi millettensin?" dedim, "benim milletim bu oyunda yazmaz" dedi. anlayamadım. "uzatmayalım, yemiş alacağız senden" dedim. küfesi çeyrek altına anlaştık.
12 şubat 1215: köylüyü daştan ve odundan kestim, herkesi tarlalara saldım. sabah akşam demeden ekin ekiyoruz. ustalara bir de yel değirmeni yaptırıyorum. idris reyisin amca oğlu ekmek yapmak için daş fırın kurmak istiyor, icazet verdim.
16 şubat 1215: tüccar haber salmış, yemişin küfesi 2 altın oldu diye.. çaresiz kabul ettik.
18 şubat 1215: tüm akıncıları geyiğe saldım. Allah'ın izni ve inayetiyle yemek sorununu çözeceğiz.
20 şubat 1215: yemişin küfesi 4 altın oldu. nasıl market anlayışı bu, biz yemiş aldıkça fiyatlar tavan yapıyor.
21 şubat 1215: akıncılar döndüler, geyik, hindi, koyun ne varsa avlamışlar. tütsüleyip kaldırdık. yemiş siparişlerini kestim ama nafile tüccar hazinenin yarısını aldı neredeyse. içim yanıyor içim.
22 şubat 1215: briton kafilesi geliyor diye haber verdiler deli ibrağam'ın diktiği kulelerden. briton kralı bizzat gelmiş. kalabalık bir güruh dediler, atlılar, okçular, piyadeler. hayırdır inşAllah diyerek tahta duvara gidip karşıladım.
23 şubat 1215: town center'da kralın onuruna ziyafet verdirdim, geyikler heba oldu ona yanarım. koca orduyla gelmiş adam, göz dağı veriyor pezevenk.
24 şubat 1215: briton kralı ile görüşmelere çekildik. skirmishler için yanlış anlaşılma oldu dedik karşılıklı. seviyeli ve soylu iki kral olarak "geçmişte yaşanan talihsiz vakıalar ilişkilere zarar vermesin" dileklerinde bulunduk. derken, briton kralı "süvarilerimizin karşısında hiç bir duvar dayanamaz" dedi, laf soktu şerefsiz. altta kalmamak için "kadınlarınız çok güzel etli bilav pişiriyorlar, bir hafta afiyetle yedik" dedim. yüzü allak bullak oldu. "azizim çok sağlıklısınız, kış vakti düşman saldıracak diye duvarda dört gece geçirmeye her kalp dayanamaz" şeklinde cevap verdi, ben de "sağlık hususunda sizin milletle yarışamayız, skirmishleriniz kaçarken çok iyi koşuyor" dedim, o bir nükte yapıyor, ben bir nükte yapıyorum. içimden "söyleyeyim çağ atlatan gençler tarih yıllıklarına bu atışmayı da yazsınlar, çok soylu bir gün oldu" diye geçiriyordum ki alkolün de etkisi ile kral coştukça coştu, susmak bilmedi. yarım saat sonra verecek cevap bulamayınca "o lafları atlatırım... " deyiverdim. hamdi çavuş "nassıl laf soktu oooff" diye bağırınca gaza geldi gavur briton kralı. bana bakıp "o laflar yokkuş aşşa" dedi, bu sefer bunun askerler "o lafın altında kalacağına gel benim kısrağın altında.." diye bağrıştılar. o esnada bende kayış koptu. gerisini hatırlamıyorum.
25 şubat 1215: dün gece briton kralı maiyetini toplayıp ayrıldı. çok ayıp ettik adama. beyefendi kral imajımdan çıkmış ağız burun dalmışım briton'a, hatırlamıyorum. kesin savaş ilan eder yakında. bu diyara geldik geleli başımız dertten kurtulmaz oldu. "oracıkta boğduracaktınız aslında" diyor hamdi çavuş. iyice tiksiniyorum bu köyün insanından daşından toprağından
3 mart 1215: yemek sorununa hala çözüm bulamadık. et bulgur fasulya ne varsa britonlulara yedirdik, yine açıkta kaldık. "bre hamdi çavuş, onca yemiş, buğday hasılatı yaptık nerede bunlar?" diye sordum, o da bilmiyor. var bir iş.
4 mart 1215: deli ibrağam'ı orman tarafındaki duvara yolladım. hepsini daş yapmasını emir buyurdum. britonlara karşı tedbirli olmak lazım gelir.
6 mart 1215: yarın tebdili kıyafet market'e ineceğim hamdi çavuş'la beraber. yemişler nerede, ne oldular bakacağız. açtık açalı başımıza dert oldu.
7 mart 1215: bu sabah erkenden markete vardık. önce gıda haline gittik. fiyatlar ateş pahası. yemek, daş, odun hepsinin fiyatı almış yürümüş. "bu pahalılık nedendür?" diye sual ettim, "ürün az" dediler. halbuki ben biliyorum yüz öküz yükü yemiş kaldırdık daha geçen ay. hamdi çavuş "stokçu bunlar beyim" diyor. zaten garip garip tipler, tüm gıda hali pos bıyıklı, kalın kaşlı, esmer adamlarla dolmuş. başkalarını sokmuyorlarmış.
8 mart 1215: teftişlere devam ediyoruz. balık haline uğradık bugün. idris reyis'in ne kadar akrabası amcaoğlu dayısı varsa doluşmuşlar. balık da onlardan sorulur olmuş. hadi bunlar gölde balık tutup getiriyorlar da yemişçilere noluyor onu anlayamadım. bu konu ile ilgileneceğim elbet.
10 mart 1215: britonlulardan ses seda çıkmadı. tedirginim. kaya bey'e haber saldım, kuzey topraklarını keşfe çıksın.
15 mart 1215: bugün tekrar markete gittik köylü kılığında. yemiş alacağım dedim, yok dediler. "var, geçen ay bir sürü yemiş topladık" dedim, bunlar üçer beşer bir araya toplandılar. liderleri var, hayro diye çağırdıkları, o geldi. kimsin lan sen diye üzerimize yürüdü benimle hamdinin. kralım dedim, tanımadı pezevenk "buranın kralı benim lan" diye gürledi. araya girdiler.
16 mart 1215: akşam namazı çıkışı town center tarafından gürültü kıyamet yükseldi. koştuk, town center'a molotof atmışlar. bir grup köylü trading cart'ın tekerlerini ateşe vermiş bağırıp çağırıyor. aralarında market'teki elemanlar da vardı, tanıdım. ses etmedim. ben yapacağımı bilirim.
19 mart 1215: imdadımıza deli ibrağam yetişti çok şükür. öğle vakti market'te kavga var diye haber geldi, bir solukta koşup yetiştik. baktık ki deli ibrağam, marketin önünde durmuş, bir yandan bağırıyor ana avrat sövüyor, yenicelinin kuleyi yıktığı garip aleti getirmiş, marketin cama çerçeveye daşla girişiyor. can havliyle çıkanı da kendi daşla alıyor yere. kafaya, göze, karna nereye isabet ederse. yerde inleyenler mi ararsın, kıvrananlar mı, aman dilenenler mi.. delinin gözü kara. yorulmuyor da. akşama kadar almadık oradan "elleşmeyin, sürünsün pezevenkler" dedim.
20 mart 1215: ibrağam'ı yanıma çağırttım. iki büklüm utana sıkıla geldi. "dün ne yaptın öyle ibrağam anlat bakalım" dedim. duvar örecek daş kalmayınca markete varmış bu, daş istemiş. parayla demişler. bunun şarteller atmış "nasıl parayla lan sabah akşam ben topladım o daşları" diye. "sizi enişteme ... " diyerek gitmiş bu. merak ettim, "enişten kim" dedim, o daş atan arabanın adıymış. ondan sonrası malum.
22 mart 1215: marketteki elemanlardan yakaladıklarımızın kellelerini vurduk, yerlerine atlı birlik eğittirdim kaya bey'e. populasyondan kazandık. kara borsayı hallettik ama market david ve diğer tüccarların eline geçti bu sefer. en baştan yapmayacaktık. kapital düzenle savaşamayız dedi hamdi bey, o ne dedim, boşver beyim dedi.
28 mart 1215: save.
6 nisan 1215: celal efendi aylardır ortalarda görünmüyor. merak ettim, sordurttum. eşini bulup getirdiler, esma hatun. "bre bacım celal efendi nerededi" diye sual buyurdum. aylar önce "Hakk yolunu bulmaya çıkıyorum" demiş, gidiş o gidiş. feSuphanAllah. adam gözümüzün önünde mertebe mertebe yükseliyor.
8 nisan 1215: öğleye doğru orman tarafındaki surun orada deli ibrağam iki tane at bulmuş, gemli ancak binicisi yok. emir verdim, town center'a getirttik atları. köylülerin bazıları tanıdı atları, kurda yolladığım gençlerden ikisine aitmiş. anaları feryat figan etti. azman hayvan yemiş taze yiğitleri. diğer üçünün akıbetinden endişe ediyoruz.
10 nisan 1215: bugün de gelen giden olmadı. Allah'ım şu hayvandan çektiğimizi Yenicelilerden çekmedik. Sen aklıma mukayyet ol.
12 nisan 1215: Sabah town center salavat-ı şerif sesleri ile inliyordu. koşa koşa avluya çıktım. kalabalık toplanmış, aralarında biri var, salavatlar getiriyorlar. hamdi çavuş'a sordum kimdir diye, hacı celal efendiymiş. seher vakti dönmüş, beraberinde Yeniceli, Britonlu köylüler, bir tabur Briton piyadesi ve dört koyun ile köye gelmiş. Hepsi hidayete ermişler. SubhanAllah. SubhanAllah.
13 nisan 1215: celal efendi nereye, kalabalık oraya. koyunlar bile itaat ediyorlar mübareğe. peşinden ayrılmıyorlar. köyde bir aşağı bir yukarı dolanıyorlar.
15 nisan 1215: celal efendi rica buyurmuş, görüşmek ister. varsın gelsin dedim. ayakta karşıladım. "ulema bizden ne ister" dedim. tekke kurmak istiyormuş. köylülerin bir kısmını derviş olarak yanına alacakmış. piyadeleri bize bırakacak. tez emir buyurdum, göle giden çayırda celal efendi'ye yer verile.
17 nisan 1215: celal efendi gidince asker bozuldu. getirdiği piyadeler karıya kıza sarkar oldular. verdim ellerine oku, hepsini yenicelinin kulesine ve deli ibrağam'ın yaptığı daş kulelere koydum. kafam rahat.
19 nisan 1215: deli ibrağam daş duvarı bitirmiş. bir de kapı yapmış. elinden her iş geliyor. deli meli ama şu köyde bir tek bu adam çalışıyor. hem de karın tokluğuna. bazen acıyorum.
20 nisan 1215: bugün düşündüm de aslında tüm köy elli kasa yemişe tamah etmiş çalışıyor. vallahi tiksiniyorum bu milletten. veriyorum elli yemiş, "tamam, yaparım, emrin"e bağlıyorlar hemen. insan biraz onurlu olur, insan biraz gururlu olur. nefret ediyorum iyice.
25 nisan 1215: celal efendi şafakla beraber çekti gitti yine. "relic getireceği" size dedi. Rüyasında görmüş. Aksakallı bir zat relic veriyormuş. al bunu town center'a götür demiş. "relic ne ola ki?" dedim. kimse bilmiyor. salına salına uzaklaştı.
26 nisan 1215: bir rüya da ben gördüm. hayırdır inşaAllah. havasından mıdır suyundan mıdır.. rüyamda dev daş bir binanın içerisindeyim, karşıda tahtadan kocaman yaratıklar var. alevden toplar fırlatıyorlar. bir yandan da benim daş binamdan içkici alemci ayyaşlar çıkıyor. omuzlarında bira fıçıları ile yaratıklara gidiyorlar. sonra bunlar helak oluyor alev alev patlayıp yanıyorlar. kan ter içerisinde uyandım.
27 nisan 1215: çağ atlatan gençler geldiler. "artık zamanı geldi beyim" diyorlar. odun, altın, daş yığdılar town center'a. korkuyorum.
4 mayıs 1215: çağ atlatan gençler odunların, altınların etrafında toplanmış fısır fısır konuşuyorlar. belli etmeden yanlarına geldim bakayım nasıl atlanıyor bu çağ diye. çaktırmadan bunları duyabilecek kadar yaklaştım. "bugün yatalım yarın sabah erkenden başlarız çağ atlamaya" dedi biri, öbürü "bence uyumayalım yarın geceye kadar, uykumuz düzene girer" dedi. en son bunların uzun boylu olanı "town center meydanına gidelim gezelim biraz kafamız açılır" derken ensesine patlattım. bu çağ atlanacak diye gürledim. sus pus oldular.
6 mayıs 1215: ibrağam'ın ördüğü kuzeydeki daş duvarı kontrole gittim. gelen geçen kapıdan giriyor köye. herkese açıyorlar. "böyle olmaz" dedim. bundan sonra sadece dostlarımıza açacaklar. üşenmiyorlar da her seferinde kaldır indir koca koca demir çubukları.
13 mayıs 1215: bugün yine habersiz çağ atlatan gençlere uğradım. oturmuş muhabbet ediyorlardı, beni görünce ellerine bir iki odun aldılar alelacele, üst üste koyuyorlar. göstermelik şeyler, sanki biz genç olmadık. "kellenizi vurdururum" dedim.
17 mayıs 1215: sabah bağrış gürültü uyandık. dışarı fırladım, britonlular odunculara, yemişçilere saldırıyorlar. hemen karşı taarruza geçtik, kulelerin yardımıyla hepsini defettik.
19 mayıs 1215: baskın nasıl oldu soruşturulmasını emir buyurdum.
22 mayıs 1215: baskın sabahı nöbetçiler britonlulara kapıyı açmışlar. yanıma getirdiler. ben size açmayın demedim mi diye sordum, neden açtınız dedim, trade cart geldi diyorlar. britonlar önden trade cart yollamışlar, gelip kapının altında beklemiş, britonlu askerler rahatça içeri girmişler. "nasıl iş o mendeburlar" diye kükredim. "ama beyim trade cart.." diye mırıldandılar. tiksiniyorum, hepsinden tiksiniyorum.
27 mayıs 1215: sabah gençlerden biri geldi, çağ atlama seviyemiz yüzde otuz olmuş. neye göre hesaplıyorlar, yüzde otuz olan ne, bilemiyorum. çıktım dışarı dolandım biraz, değişen bir şey yok. her şey aynı. çıldırmak üzereyim.
3 haziran 1215: insanlar akın akın kuzeydeki duvara doğru yürüyorlar. ben de takıldım peşlerine. duvarın yakınında durdular. uzaktan bir karaltı ağır ağır geliyor. yaklaşınca seçilir oldu. celal efendi, kucağına büyükçe bir kutu almış, geliyor. bunu görünce tekbirlerle koşuşturdu millet celal efendi'nin elini öpebilmek için. "durun, yapmayın etmeyin" dediysem de dinlemek ne mümkün. volulu volulu derken ezildi gitti adamcağız. zor kurtardık. kutuyla beraber tekkeye götürdük, istirahate çekildi.
7 haziran 1215: köy meydanında deli ibrağam'a rastladım. rüyamı anlattım. dev daş binadan, helak olan ayyaşlardan bahsettim. tek kelime etmedi. gözlerimin içine baktı, sonra kuma bir şeyler çizmeye başladı. acaba binayı mı çiziyor diye omzunun üzerinden baktım.. "değdiriyor musun beyim noluyor geç kenardan bak" dedi bu. irkildim, kendime geldim, omzunun üzerinden bakmak nedir? nasıl bir fiildir? neden yaptım bilemiyorum. Allah'ım sen aklıma mukayyet ol.
|
|
|
|
|
|
|
http://www.jetonorg.tr.gg/
http://www.filateliucak.tr.gg/ |
|
|
|
|
|
|
|