1915 yalanı...

TARİHİN İÇİNDEN
 
Naci kaptan
 
 
 
 
Van Ermeni Ayaklanmasının İç Yüzü
Alman misyoneri Bayan Käthe Ehrhold
Van'da Ermeni mezalimini anlatıyor ...
 
 
 
Käthe Ehrhold Bad Freienwalde 'deki Bibelschule Malche (Protestan Tefrat Okulu)'nda okudu. Van' daki Ermeni öksüzler yurdu'nda öğretmenlik ve misyonerlik yaptı.

Käthe Ehrhold Van'daki iç savaş'ın başında Ermeni köylüleri bakıp korudu. Ne görüp neye tanık olduğunu Flucht in die Heimat (Anayurda Kaçış) başlığı altında 1937'de Geç de olsa yaşadıklarımı gördüklerimi Tanrı katında artık kendime saklama hakkını görmüyorum diyerek Dresden'de yayınladığı kitabına yazdı.
 
 

 
Osmanlı döneminde, Van’da meydana gelen Ermeni ayaklanmasında, Ruslardan destek alan Taşnaksiyun çeteleri (en üstte), görülmemiş zulümler uygulamıştı. Her şey olup bittikten sonra geriye yetimler kaldı. altta sağdaki fotoğraf, Urfa’da kurulan Ermeni yetimhanesinde, 1919 yılında çekilmiş...
 
 
 
 
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE’DE OLAN ALMANLAR
ve ALMAN MİSYONERİ ANLATIYOR.
 

Alman protestan misyoneri Bayan Käthe Ehrhold’un Van Ermeni isyanının üzerinden 22 yıl sonra 1937’de kaleme aldığı, çektiği vicdan azabı yüzünden, olayların gerçek yüzünü anlatma ihtiyacı göstererek kaleme aldığı bir kitaptan bölümleri bulacaksınız.
 
Savaşın ilk iki yılını Van’da yaşayan ve kentteki yetimler yurdunda kalanları protestan Hristiyan yapmak için uğraşan bu misyoner-Protestan tarikatçı hemşire, aşağıda kısa başlıklar eklediğim şekilde Ermeni isyanı sırasında gördüklerini Hristiyan Ermeni çetelerinin, Van’da uyguladığı vahşeti Hristiyanlığından utanarak anlatıyor.
 
Misyonerin kendi gördükleri ve yaşadıkları ise, hem Ermeni çetelerinin vahşeti hem de işgale gelen Rusların Ermenilere karşı yaptıkları vicdansızlıklar ve kötü muameleler, Türk askerlerinin yardımseverliği.
 
“Geçte olsa, Van’da gördüklerimi, yaşadıklarımı Tanrı katında kendime saklama hakkını görmüyorum
 
Van’da 20.000 kişi yaşıyordu. Rusların yaklaşması ile birlikte(20.Nisan 1915) Ermeniler sakladıkları silahları çıkararak savaşa başladılar. Şehirde büyük bir iç savaş, kardeş savaşı başladı. Günlerce sokak çatışmaları oldu.
 
Ruslar kente iyice yaklaşınca, Türkler kenti boşaltma kararı aldılar ve bir gecede sivil ve asker kenti terk etmek zorunda kaldı. Geriye yalnızca kadınlar, yaşlılar ve hasta Türkler kaldı.
 
Ertesi gün Şehir Ermeni çetelerinin ve Rusların eline geçince, Ermeniler kaçamayan, kadın, yaşlı ve hasta Türkleri katlettiler. Dindar bir Hristiyan olarak önce kendilerine bu günü veren Tanrıya şükretmeleri gerekiyordu. Fakat onlar bunu yapmadılar, bağımsız oldukları ilk gün yaptıkları bu cinayetleri büyük bir günahkarlık olarak görüyorum.
 
Rusların gelmesinden sonra savaş muhabirlerinin yazdıkları yalanları görünce, bu gazetecilerin yazdıklarına güvenim kalmadı.
 
Ermeniler Türklerin geride bıraktıkları mal ve mülke el koydu ve sanki kendilerininmiş gibi kullanmaya başladı. Yetimhaneme, şimdi Ermeni köylüleri yerine çevre köylerden Türk kadınlar gelmeye başladı. Rusların bölgede bulup topladığı bu kadınları yetimhanemizde korumaya aldık. Yoksa bu zavallılar tutanın elinde kalacaklardı. Bu kadınlara çok fazla yardımcı olamadık. Çünkü çetecilerden çok kötü muamele görmüş, namuslarına tecavüz edilmiş bu kadınlar korkudan tir tir titriyorlardı.
 
Yenilmiş Türk milletinin geride kalan bu çaresiz kadınlarına çeteciler tarafından bilinçli ve istemli olarak yapılmış bu tecavüzler ve kötülükler Van’da kaldığım süre içinde yaşadığım en karanlık ve en üzüntülü olaylardır.
 
Türk birliklerinin Van kentine yaklaştığını gören Rus generali 3 Ağustos 1915’de savaşmadan şehri terk etme kararı aldı. Şehir boşatıldıktan sonra yakılması kararı verildi. Hayal kırıklığına uğramış Ermeni halkı geri çekilen Rus ordusu ile birlikte en az 10.000 kişi olarak şehri terk etmeye ve Rusya’ya doğru göç etmeye başladı.
 
Bu göçmenlerin küçük bir bölümü Rusya’ya ulaşabildi. Günlerce yollarda yaya olarak yürüyen bu mülteciler, yorgunluk, hastalıklar ve salgınlar nedeniyle öldüler. Sınıra ulaşanları ise Ruslar ülke içine almayıp, sınırdaki mülteci kamplarında beklettiler. Güya kurtarıcı olarak gelen Ruslar geri çekilirken birlikte gelen bu halkı bizde yeterince fakir halk var diye sınırdan içeri koymadı. Bu zavallılar perişanlık içinde açlık ve susuzluktan öldüler.
 
Ruslar şehri yaktıktan sonra kenti terk ederlerken yetimhanedeki çocukların kendileriyle birlikte gelemeyeceğini, çocukların bu yanmış kentte bırakılmasını istediler. Anladığım kadarıyla onlar bu Ermeni çocuklarını istemiyorlar, onların burada kalıp açlık ve susuzluktan ölmelerini istiyorlardı.
 
Şehri terk eden Ermeniler ve Ruslar kenti tamamen yaktılar. Giderken yetimhanenin başkanı İsviçreli Misyoner S. bana bir miktar para verdi.
Rus askerleri bana ve yetimhanenin çocuklarına kılavuzluk yaparak bizi sınıra kadar götüreceklerine söz vererek, kayığa bindirdiler. Van gölüne açıldık. Rus askerleri daha sınıra yaklaşmadan bizi Türk sahillerinde kıyıya çıkarttılar ve bizi ortada yüz üstü bırakarak kaçtılar. Savaş bölgesinin ortasında kalmıştık ve Van’a geri dönmekten başka çaremiz yoktu. Açlık ve susuzluk içinde günlerce yürüyerek Van kentine geri dönmek zorunda kaldık.
 
Daha sonra küçük bir birlik olarak Türk askerleri kente girdiler. Yanmış bomboş bir kent buldular. Birlikte geri getirdiğim perişan haldeki Ermeni yetim çocuklara yardım ettiler, binamızı onardılar. Sanki Tanrı Türk askerlerini bize yardım etsin diye yollamıştı.
 
Sonra Rusların yaklaştığı haberi gelince Van’a girmiş bu küçük Türk birliği kenti terk etti. Ardından Ruslar tekrar şehre girdiler.
Bir süre sonra Türklerin büyük bir birlikle geri gelmekte olduğu haberi gelince, Ruslar kenti yine boşaltma kararı aldılar. Ermeni yetim çocukları birlikte götürmeme Ruslar yine izin vermediler.
 
Bu sırada zengin bir Ermeni tüccarının Van’daki gizli deposunda sakladığı kumaşları almak için büyük rüşvetler ödeyerek Van’a geldiğini ve kumaşları alıp Tiflis’e gideceğini duydum. Bu tüccara yalvardım, yakardım, lütfen sadece kumaşlarınızı değil, şu zavallı kendinizden olan Ermeni yetim çocukları da birlikte Tiflis’e götürünüz dedim. Adam sonunda evet dedi. Duyduğuma göre sözünde durmuş çocukları Tiflis’e götürmüş.
 
Daha sonra Rusya’ya doğru yola çıktık, yolda başıma gelmeyen kalmadı, tacize uğradım. Rusya’da hapishaneye girdim. Sonra Hastaneye çıktım. Boydan boya Rusyayı geçmek zorunda kaldım. Japonya sonra Çin, San Fransisco, Newyork, İngiltere, İsveç ve Danimarka üzerinden, okyanusları, denizleri aşarak oradan da sonunda memleketime, varabildim.”
 
Yorum yapmaya gerek bırakmayacak kadar açık, en düşük zekalının bile anlayabileceği kadar seçik. İlginç olan ise Alman tarihçilerin topunun bu konuda toptan bellek kaybına uğramış olmaları ve her konuda kılı kırk yararken bu konuda birden bire genel bir tembellik içine girmeleri. Türk tarihçilerine konunun bu önemli püf noktasını bir kez daha hatırlatıyorum.
 
Yazıda Hemşire Ehrhold, adlarının baş harflerini verdikleri kişileri şöyle açıklayabiliriz. Van’daki Yetimhanenin başkanı İsviçreli misyoner Rahip Johannes Spörri ve Karısı İrene Spörri, burada çalışan Alman misyoneri hemşireler Küthe Ehrhold, Anna Greiner ve Marta Kleis. Van isyanı sırasında Marta Kleis Bitlis’teki Türk askeri Sahra hastanesinde yaralıların tedavisi için çalıştığı için, burada bulunmuyordu. Daha sonra da geri dönmemiş ve Türk askerlerinin yanında kalmış sonra da Tifus
hastalığına yakalanarak ölmüştür.
 
(Käthe Ehrhold )


-------------------------------------------------------------------------


 

'Soykırım'a karşı çıkan ABD'li profesörün zaferi

 
hurriyet.com.tr / DIŞ HABERLER 1 Ekim 2010
'Soykırım'a karşı çıkan ABD'li profesörün zaferi
"Ermeni soykırımı" iddialarına karşı çıkan ABD'li profesör, medeni haklar savunucusu kuruluş SPLC tarafından "Türk ajanı" olmakla suçlandı. Ünlü tarihçi 8 milyon dolarlık tazminat davası açınca, kuruluş hem özür diledi hem de sözünü geri aldı.

LEWY: ERMENİ SOYKIRIMI YALAN

"SOYKIRIM" SEÇİME YETİŞMEDİ

Anadolu Ajansı'nın haberine göre, ABD'de Southern Poverty Law Center (SPLC) adlı medeni haklar savunucusu kuruluş, 1915 olaylarıyla ilgili görüşlerinden dolayı "Türk ajanı" olmakla suçladığı ünlü Amerikalı tarihçi Guenter Lewy'den özür dilemek zorunda kaldı.

Massachusetts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan 87 yaşındaki Lewy, kendisini iki yıl önce, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarına karşı çıkmak için Türk hükümetinden maddi yardım almak ve "Türk ajanı" olmakla suçlayan SPLC'ye karşı 8 milyon dolarlık tazminat davası açmıştı.

Merkezi Washington'da bulunan Amerika-Türk Koalisyonu'ndan yapılan açıklamaya göre, SPLC, davada uzlaşı yoluna gidilmesiyle "The Armenian Massacres in Ottoman Turkey: A Disputed Genocide" (Osmanlı Türkiyesi'nde Ermeni Katliamları: Tartışmalı Bir Soykırım) başlıklı kitabın yazarı Lewy'den hem özür diledi hem de sözünü geri aldı.

Lewy, İngiliz, Alman ve Amerikan arşivlerinde yaptığı araştırmalar sonucunda, Ermenilerin 1915 olaylarına ilişkin iddialarının doğru olmadığı sonucuna varmış, 2005 yılında bu konuya ilişkin çalışmalarını içeren bir de kitap yayımlamıştı.

HATA YAPTIKLARINI KABUL ETTİLER

Merkezi Alabama'da bulunan kuruluş dün yaptığı özür açıklamasında, "Profesör Lewy'nin ilmini yanlış anladığını, onun Türk hükümeti tarafından finanse edilen bir ağın parçası olduğu iddiasında ve 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarına karşı çıkan tüm akademisyenlerin Türk hükümetinden maddi yardım aldığını düşünmekte hatalı olduğunu" kabul etti.

LEWY: ÖZGÜR ARAŞTIRMANIN ZAFERİ

Davada Türk-Amerikan Yasal Savunma Fonu (TALDF) tarafından temsil edilen Lewy de gelişmeyi, "Bu, beni sadece bu art niyetli suçlamalardan temizlemekle kalmıyor, özgür araştırmalar için de bir zafer niteliği taşıyor" sözleriyle değerlendirdi.

SPLC'nin profesör Lewy'ye bir miktar tazminat da ödeyeceği belirtilirken, tazminatın miktarı açıklanmadı. Lewy, 1915 olaylarına dair araştırmalarına dayanarak kaleme aldığı kitabında, Ermeni iddialarına ilişkin tezlere kanıt olarak sunulan kaynak ve belgelerin asılsız olduğunu ortaya koymuştu.

GUENTER LEWY KİMDİR?
 
Guenter Lewy 1923 yılında Almanya'da doğdu. Sonra ABD'ye yerleşti. Columbia Üniversitesi Smith Koleji ve Massachusetts Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı. 2005 yılında Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili yayımladığı kitabında soykırım tezini eleştirdi, tehcir tezini savundu.


 



---------------------------------------------------------------------------------

"Ermeniler kendileriyle aynı fikirde olmayanları 'şeytan' sanıyor"

İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen “Önyargı, Aldatma ve Ermeni Sorunu” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan İrlanda asıllı Amerikalı Profesör Justin McCarthy, burada yaptığı konuşmasında, “Ermeniler, kendileriyle aynı fikirde olmayan herkesin ‘Şeytan’ olduğunu düşünüyor. Bu çok aptalca” dedi.

15:04 | 05 Şubat 2011

Alpaslan Düven- DHA –LONDRA

İngiltere’nin saygın eğitim kurumlarından ‘London School of Economics’ (LSE) binasında dün akşam düzenlenen LSE Çağdaş Türk Araştırmaları Kürsüsü Başkanı İktisat tarihçisi Profesör Şevket Pamuk’un oturum başkanlığını yaptığı “Önyargı, Aldatma ve Ermeni Sorunu” konulu konferansa, Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz, Azerbaycan'ın Londra Büyükelçisi Fakhraddin Gurbanov, Londra Başkonsolosu Ahmet Demirok, KKTC Londra Temsilcisi Kemal Köprülü, Büyükelçilik Müsteşarı Kerem Kıratlı, ünlü İngiliz tarihçi Anrew Mango, İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı Şener Sağlam, Başkan Yardımcısı Servet Hassan ve Av Kadir Kurtuluş’un yanı sıra çok sayıda Türk ve Ermeni vatandaşı katıldı.

LSE Çağdaş Türk Araştırmaları Kürsüsü Başkanı İktisat tarihçisi Profesör Şevket Pamuk, açılış konuşmasının ardından sözü nüfus, harita, ve tarih araştırmaları dalında uzman bir bilim adamı olan, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Louisville Üniversitesi’nde görevli Profesör Justin McCarthy’e bıraktı. Profesör McCharty, bilimsel verilere dayanan sinevizyon gösterisiyle desteklediği sunumunda, arşiv araştırmalarından elde ettiği bulguları ortaya koyarak, 1800'lerin sonunda Anadolu coğrafyasında yaşanan olaylara ilişkin Ermeni iddialarını çürüttü.Aralarında çok sayıda Ermeni dinleyicinin de bulunduğu yaklaşık 350 kişiye seslenen McCharty, yaklaşık iki saat süren sunumunda, Ermeni iddialarının temel kurgusundaki mantık hatalarını teker teker ortaya koyarak, çarpıtılan tarihi gerçekleri ve tahrif edilmiş istatistikleri dinleyenlerle paylaştı.İşte Amerikalı Profesör Justin McCarty’in Ermenileri kızdıran sözleri:

“ERMENİ İDDİLARI ‘ASPARAGAS’ HABERLERDEN OLUŞUYOR”

Profesör McCharty, Amerikaya ulaştırılan haberlerin genelde İngiltere üzerinden geldiğini ve bu makalelerin genelde Ermeni basını için düzenlenen toplantıların notları olduğunu söyledi.Toplantı notlarının ‘Türklerin barbarlıkları’ ve ‘soykırım’ yaptıklarıyla ilgili olduğunu belirten McCharty, “Fakat kimse ne olduğunu ve nasıl olduğunu anlatmıyordu. Populistçe oldu diyorlardı. Amerikaya giden raporlar, misyonerlerin ve Ermenilerin yazdıkları haberlerin karışımı. Ancak haberleri geliş yönü kesinlikle önyargıya açıktı. Amerikan ve İngiliz medyası, Osmanlı’nın algılanmasında önyargıya neden olacak bir çok fotoğraf ve resimlerle Osmanlı’yı olmadığı gibi gösterdiler. Bu da halkta önyargıya neden oldu. Kasımpaşayı bir Paşa, Suriye’yi Kayseri zanneden, Osmanlı ordusunun ‘Budist’ olduğunu söyleyen haberci, Ermeni sorunuyla ilgili Amerika’yı bilgilendiren ve bu belgeleri gönderen kişiydi. Onun güvenilirliğine inanmak çok komik olurdu” dedi.

 

“İNGİLİZ VE AMERİKALILAR ‘TRAJİKOMİK’ YÖNTEMLERLE ÇALIŞMIŞLAR”

Pofesör McCharty, İngiltere üzerinden Amerika’ya bilgi sızdıran kişilerin,olayları yerinde görmemiş kişiler olduklarını, Türk –Kürt ve Osmanlı’dan kimselerle konuşmadan, yaşananları sadece uzaktan ve Ermeniler’den dinleyerek yazmış ve önyargılarla dolu haberleri Amerika ve İngiltere’ye servis ettiklerini vurguladı. McCharty, “Bunların objektij olduğuna inanmak çok zor. Avrupalı ve özellikle İngiliz araştırma komisyonları aynı trajikomik yöntemlerle çalışmış. Sonuç ‘önyargı’ ve ‘subjektiflik’ dolu, doğruluğu çok şüpheli haberler.Fotoğraflarda Ermeni bebeklerini öldüren sevinçli Türkler, Türkler çirkin ve hayvan gibi gösterilmiş. Bu resimlerin birinde Abdulhamit ‘maymuna’ benzetilmiş. Tamamen itici ve önyargı oluşturacak fotoğraflar. İşte bu dünyaya gösterilen Türk profili. Yani misyonelerin kitaplarındaki Amerika’da 15 bin adet satan kitabları, bu tarzda önyargı oluşturucu not ve resimlerle doluydu. Sonuç olarak Daily News,London Times ve Amerikaya ulaştırılan raporlar gerçeği yansıtmıyordu. Bütün bunları ‘hayal gücüyle’ oluşturulduğunu sanıyorum” diye ifade etti.

ÖFKELİ ERMENİLER, AMERİKALI PROFESÖR VE TÜRK DİNLEYİCİLERE HAKARET ETTİ

Profesör McCharty'nin verdiği tarihsel somut örnekler karşısında sinirlenerek herhangi bir eleştiri yöneltemeyen ve bu tip bir etkinliğe hazırlıksız geldikleri gözlemlenen Ermeni dinleyiciler ise, zaman zaman seslerini de yükselterek gerek Profesör McCharty'ye, gerekse Türk dinleyicilere hakarete varan tepki gösterdiler. Bu provokasyona kapılmayan İngiltere'deki Türk toplumu mensupları ise sağduyulu ve soğukkanlı bir yaklaşım sergilediler.

PROFESÖR MCCHARTY: “ERMENİ TEZİ İFLAS ETMİŞ”

Konuşmasının sonunda DHA muhabirine özel açıklamalarda bulunan Profesör McCharty, “Ermeneniler, kendileriyle aynı fikirde olmayan herkesin ‘Şeytan’ olduğuna inanıyor. Şeytan’a herzaman kötü şeyler söylemek mümkün... Bu akşam Ermeni tezinin ne kadar iflas etmiş olduğunu ve Ermenilerin iyi bir tartışma yapamadıklarını gördük. Tek yaptıkları “Sen Şeytan’nın tekisin!” diye bağırmak. Bu çok aptalca. Bu konuda daha çok çalışmalılar ve daha çok kitap yazmalılar. Aslında bir kaç Ermeni araştırmacı bu konuda çalışmalar yürütüyor. Ama onlar bu kişiler değil” dedi.

BÜYÜKELÇİ ÇEVİKÖZ: “ERMEN’ TEZİNİN UYDURMA VE YANLIŞ OLDUĞU BİLİMSEL OLARAK KANITLANDI”

Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz de Profesör Justin Mc Carty’e teşekkür ederek başladığı konuşmasını, “Bu akşam tarihle ilgili önemli bir konuda oldukça derin bir tecrübesi olan ve uzmanlığı tüm dünya tarafından bilinen Profesör Justin Mc Carty’ın sunuşu, fevkalade olumlu oldu. Profesör Mc Carty, şimdiye kadar üzerine inşa edilen tezlerin, dayanaklarının fevkalade yanlış ve tamamen uydurma olduğunu kanıtlayan bilimsel bir sunuş yaptı. Bu nedenle, Profesör Mc Carty’in sunuşu, burada yaşayan Türk toplumu tarafından büyük bir ilgiyle izlendi. Dinleyiciler arasında bulunan Ermeni katılımcıların, Profesör Mc Carty’e sorabilecek soruları dahi yoktu. Bu açıdan oldukça ilginç bir gece ve çok güzel bir sunuş oldu” sözleriyle noktaladı.

İTDF, “AMACIMIZ TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNE KATKIDA BULUNMAK”

İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (İTDF) Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada, konferansın amacı hakkında şöyle denildi:“Federasyonumuz her yıl Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir’in Amerikan uyruklu bir Ermeni tarafından şehit edildiği 27 Ocak 1973 tarihi civarında bir anma konferansı düzenliyor. Türk diplomatlara karşı ilk saldırı olarak nitelenen bu olay, ileride başta ASALA olmak üzere çeşitli Ermeni terörist örgütünün gerçekleştireceği bir cinayetler zincirinin ilk halkası olmuştur. 1973 ile 1985 tarihleri arasında Ermeni terör örgütleri tarafından hedef seçilerek 21 ülkede gerçekleşen 110 silahlı saldırıda 34 diplomatımız ile 8 yakını ve 4 yabancı hayatını kaybetmiş, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi yaralanmıştır. Bu yıl beşincisini düzenleyeceğimiz konferansta geçmiş yıllarda olduğu gibi, Ermeni sorunu konusunda anılan terörist grupları destekleyen kesimlerin yıllardan bu yana yürüttüğü olumsuz propaganda dışında pek fazla bilgi sahibi olmayan Batı dünyasına tarihi gerçekleri sunmaya çalışacağız. Amacımız bir daha aynı acıları yaşamamak için geçmişten ders almak suretiyle Türk- Ermeni ilişkilerine olumlu katkıda bulunmaktır. 1915 dönemi hem Ermeni hem de Türk toplumunun büyük acılar çektiği bir dönemdir.

PROFESÖR JUSTİN MCCHARTY KİMDİR?

Nüfus, harita, ve tarih araştırmaları dalında uzman bir bilim adamı olan Profesör Justin Mc Carthy, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Louisville Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapıyor.Balkan Yarımadası ve Yakın Doğu halklarıyla ilgili pek çok incelemesi ve yayınları bulunan McCarthy, Osmanlı İmparatorluğu hakkında ayrıntılı demografik çalışmalarda bulundu ve 2005 yılında TBMM’de Ermeni sorunu üzerine tarihi bir konuşma yaptı. ‘Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarının Etnik Temizliği’, ‘Osmanlı Halkları Nüfusu ve İmparatorluğun Sonu’, ‘Van'da Ermeni İsyanı’, ‘Müslümanlar ve Azınlıklar’ konulu kitaplarında Ermeni sorunu konusunu geniş çaplı olarak inceliyor.

------------------------------------------------------------------------------

12-10-2012 Mustafa Mutlu - http://haber.gazetevatan.com/Haber/486675/1/Gundem

Ermeniler 2015’e nasıl hazırlanıyor?

“Ermeni soykırımı iddiacısı bir grup gazeteci ile kimi kanaat önderleri (!) geçen hafta Ermenistan’ın başkenti Erivan’da bir araya geldi; 2015’te Türkiye’ye boyun eğdirmek için yapılacakları tartıştı.

Başta ABD ve Fransa olmak üzere Hıristiyan Batı’dan çok sayıda katılımcının olduğu bu toplantıya Türkiye’den giden oldu mu, bilemiyoruz. Ancak, bizim Türkiyeli ‘soykırım nebbaşları’ boyunlarını peşinen eğmişe benziyorlar. Bize de boyun eğdirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Hem de cehaletin o pervasız cesaretiyle...”

Yukarıdaki satırlar, eski Meclis Başkanvekili ve gazeteci büyüğüm, Ermeni Tehciri araştırmacısı Uluç Gürkan’a ait...

Gürkan, bana gönderdiği son derece önemli ve değerli bilgi notunda Ermenilerin “Soykırım” iddialarının 100’üncü yıldönümü için harıl harıl çalıştığını belirttikten sonra şöyle devam ediyor:

***


Hasan Cemal’in dönüşümlerini övgülediği çalışmalarının sonuncusu “1915: Ermeni Soykırımı” kitabı kısa bir süre önce yayınlandı. Soykırımı iki kişinin etkisiyle kabullenmiş.

Birincisi, Hrant Dink. İkincisi, Taner Akçam...

Peki; neden etkilenmiş, hangi tarihi ve hukuki gerçeklerle yüz yüze gelmiş, açıklamıyor.

Ne Hrant Dink’in kahpece katledilmesiyle 1915’te yaşananların soykırım olması arasında nasıl bir bağ kurduğuna, ne de Taner Akçam’ın hangi tarihi ve hukuki gerekçelerle dönüşümünü başlattığına değinmiyor.

Buna karşın, 1915 tehcir sürecinde yaşananları “insanlığa karşı soykırım suçu” olarak nitelemekten kaçınmıyor. Çözümü de “devletin Ermenilerden özür dilemesinde” buluyor.

***


Hasan Cemal, yıllar önce kendisine “Deden atalarımı öldürdü” diyen bir Ermeniye “S... git” derken Ermeni sorunu konusunda ne kadar ilgili ve bilgiliyse, bugün “1915 soykırımdır” derken de tek bir adım ileriye gitmemiş ilgi ve bilgisiyle hüküm veriyor...

Murat Yetkin (Radikal 6. 10. 2012) Ermeni soykırımı iddiaları karşısındaki böylesi sorgusuz sualsiz boyun eğişleri, “Türkiye’nin son dönemde bu alanda yaşadığı entelektüel dönüşümü” olarak tanımlıyor. Kendi dönüşümünü de önde gelen İttihat ve Terakki mensuplarından Mithat Şükrü’nün “İmparatorluğun Çöküşü” başlıklı anılarına dayandırıyor. Şöyle:

1 Kasım 1918 günü, ertesi gün yurt dışına kaçacak olan İttihat ve Terakki liderleri bir aradadırlar. Mithat Şükrü’nün eşi, kocasının Ermeni tehciriyle ilgisi olmadığını belirterek Mithat Şükrü’nün kaçarak suçlu duruma düşmemesini ister. Bu kabul edilir...

İşte bu olay Murat Yetkin’in “entelektüel dönüşümünün” köşe taşıdır.

İttihat ve Terakki liderleri madem Mithat Şükrü’nün “Ermeni tehcir işleriyle alakası” olmadığı için yurt dışına kaçmasına gerek görmemiştir, o halde İttihatçılar yurt dışına Ermeni tehcirinin “insanlık suçu” olduğunun bilinciyle kaçmışlardır.

***


Ne entelektüellik ama... Ekim 1918’de 1. Dünya Savaşı bitmiş, Osmanlı Devleti mütareke istemiştir.

30 Ekim 1918’de Mondros’ta teslim antlaşması imzalanınca İttihat ve Terakki liderleri için hemen ertesi günü Almanya’ya kaçmaktan başka çare kalmamıştır.

Ötesinde, İttihat ve Terakki liderlerinin öncelikle “Ermeni kırımı” suçlamasıyla yargılanıp cezalandırılacakları savaşın galip devletleri İngiltere ve Fransa tarafından açıklanmıştır...

İngiltere ve Fransa, daha savaşın ilk yılında Ermenilerin Van’ı işgal ettikleri gün, Rusya ile birlikte yayınladıkları ortak bildiride bunu belirtmiştir. Şöyle:

“Türkiye’nin insanlığa ve medeniyete karşı işlediği suçlar karşısında müttefik devletler, Osmanlı Devleti’nin ve bu suçların faili ajanlarını sorumlu tutacaktır...”

***


İttihat ve Terakki liderlerinin Ermeni kırımı suçlamasıyla yargılanıp cezalandırılmalarına yönelik iddianame de o günlerde iki kitap halinde ortadadır:

1.) Birinci Dünya Savaşı’nın bütün şiddetiyle sürdüğü günlerde İngiliz Hükümeti’nce diplomat James Bryce ve tarihçi Arnold Toynbee’ye yazdırılan “Mavi Kitap” (1916)...

2.) Amerika Birleşik Devletleri’nin Birinci Dünya Savaşı başladığı sırada İstanbul’daki Büyükelçisi Henry Morgenthau’nun anlatımlarını içeren “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” (1918)...

Murat Yetkin’in, İngiltere ve Fransa’nın yargısız infaz kararlılığını İttihat ve Terakki liderlerinin “suçluluk bilinci” olarak nasıl algıladığını anlamak güç... Ama daha da güç olanı, yaşamını soykırım iddialarının temelsizliğine adamış olan rahmetli Gündüz Aktan’ı (diplomat-milletvekili) “Türkiye’nin entelektüel dönüşümü” örnekleri arasında saymasıdır.

Aktan’ın “insanlığa karşı suç” ve “soykırım” için getirdiği tanımları ve Ermeni tehcirinin bu bağlamda incelenmesi gerektiği konusundaki sözlerini, soykırım olmasa da 1915’in insanlığa karşı suç olduğu biçiminde yorumluyor.

Buna karşın, Gündüz Aktan’ın tehcirin “bir grubu yok etmek kastıyla yapılmadığı” gibi, “bir sivil halkın sistematik ve kitlesel biçimde öldürülmesi olmadığını” tarihi ve hukuki gerekçeleriyle belgelendirmesini umursamıyor.

***


Tehcirin “soykırım” yerine “insanlık suçu” olarak tanımlanması, ünlü soykırım hukukçusu William Schabas’ın son zamanlarda ortaya attığı 2015 hedefidir.

William Schabas, Türklerin soykırımı kabul etmeyeceklerinin anlaşıldığını, bu nedenle ara formül olarak “insanlık suçu” denilebileceğini, bunun da İttihatçılar üzerine atılabileceğini savunuyor.

***


“Bu bir tuzaktır. Deyim yerindeyse ‘sarı öküzü’ vermektir...

Kimse hayal kurmasın. Soykırım suçlamalarında ‘Türkler’ yerine hedefe ‘İttihat ve Terakki’ ya da ‘Osmanlı’ liderlerini oturtmak olmayacak duadır.

Ermeni Soykırımı iddialarının ülkesi ve ulusuyla Türkiye’yi hedef alması, Yeni Dünya Düzeni’nin Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki din savaşları öngörüsüyle ilgilidir.

Bu öngörü, açık anlatımıyla Yeni Dünya Düzeni değişmedikçe, Türkiye hep hedefte tutulacaktır.” (Uluç Gürkan, Ermeni Sorunu’nu Anlamak”,2. Baskı s. 296)

*****


GÜNÜN SORUSU

Sorum bizi yönetenlere:

Ermeniler 2015 için bugünden çalışırken, siz en azından 2015’te korkunç bir hakaret ve aşağılama kampanyasıyla karşı karşıya kalacağımızın farkında mısınız?

------------------------------------------------------------------------------


 
 
 
kardeş siteler
 
http://www.jetonorg.tr.gg/
http://www.filateliucak.tr.gg/
 
Bugün 36900 ziyaretçi (50704 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol